Page 185 - Kainattaki Kusursuzluk Tesadüf Değildir
P. 185
Harun Yahya (Adnan Oktar) 183
en sık görülen etkisi de kanserdir.) Elbette tahrip edici bir mekanizma “ev-
rim mekanizması” olamaz. Doğal seleksiyon ise, Darwin’in de kabul ettiği
gibi, “tek başına hiçbir şey yapamaz.” Bu gerçek bizlere doğada hiçbir “ev-
rim mekanizması” olmadığını göstermektedir. Evrim mekanizması olmadı-
ğına göre de, evrim denen hayali süreç yaşanmış olamaz.
Fo sil Ka yıt la rı:
Ara Form lar dan Eser Yok
Evrim teorisinin iddia ettiği senaryonun yaşanmamış olduğunun en
açık göstergesi ise fosil kayıtlarıdır.
Evrim teorisinin bilim dışı iddiasına göre bütün canlılar birbirlerinden
türemişlerdir. Önceden var olan bir canlı türü, zamanla bir diğerine dönüş-
müş ve bütün türler bu şekilde ortaya çıkmışlardır. Teoriye göre bu dönü-
şüm yüz milyonlarca yıl süren uzun bir zaman dilimini kapsamış ve kade-
me kademe ilerlemiştir.
Bu durumda, iddia edilen uzun dönüşüm süreci içinde sayısız “ara
türler”in oluşmuş ve yaşamış olmaları gerekir.
Örneğin geçmişte, balık özelliklerini taşımalarına rağmen, bir yandan
da bazı sürüngen özellikleri kazanmış olan yarı balık-yarı sürüngen canlılar
yaşamış olmalıdır. Ya da sürüngen özelliklerini taşırken, bir yandan da ba-
zı kuş özellikleri kazanmış sürüngen-kuşlar ortaya çıkmış olmalıdır. Bunlar,
bir geçiş sürecinde oldukları için de, sakat, eksik, kusurlu canlılar olmalıdır.
Evrimciler geçmişte yaşamış olduklarına inandıkları bu hayali varlıklara
“ara-geçiş formu” adını verirler.
Eğer gerçekten bu tür canlılar geçmişte yaşamışlarsa bunların sayıları-
nın ve çeşitlerinin milyonlarca hatta milyarlarca olması gerekir. Ve bu garip
canlıların kalıntılarına mutlaka fosil kayıtlarında rastlanması gerekir.
Darwin, Türlerin Kökeni’nde bunu şöyle açıklamıştır:
Eğer teorim doğruysa, türleri birbirine bağlayan sayısız ara-geçiş çe-
şitleri mutlaka yaşamış olmalıdır... Bunların yaşamış olduklarının ka-
nıtları da sadece fosil kalıntıları arasında bulunabilir. (Char les Dar win,
The Ori gin of Spe ci es: A Fac si mi le of the First Edi ti on, Har vard Uni ver sity
Press, 1964, s. 179)
Ancak bu satırları yazan Darwin, bu ara formların fosillerinin bir tür-
lü bulunamadığının da farkındaydı. Bunun teorisi için büyük bir açmaz
oluşturduğunu görüyordu. Bu yüzden, Türlerin Kökeni kitabının “Teorinin
Zorlukları” (Difficulties on Theory) adlı bölümünde şöyle yazmıştı:
Eğer gerçekten türler öbür türlerden yavaş gelişmelerle türemişse, ne-
den sayısız ara geçiş formuna rastlamıyoruz? Neden bütün doğa bir
karmaşa halinde değil de, tam olarak tanımlanmış ve yerli yerinde?