Page 106 - Risale-i Nur - Sikke-i Tasdik-i Gaybi
P. 106

108                                                                                    SİKKE-İ TASDÎK-I GAYBÎ


          noksan bulmak istiyorlar." İşte bu Âyet, üç Cümlesiyle mânen bu asırda
          acib bir taife-i dâlleye tam bir Tevâfuk-u Mânevî ile mâna-yı işârîsiyle çok
          efradı  içinde  hususî  baktığı  gibi  Tevafuk-u Cifrîsiyle dahi başlarına par-

                                                   ِ


                                                            َّ
          mak basıyor. Evet evvelki Cümle olan   نو   بحتيُ  ني    ذلَا  nin makamı bin
                                               َ
                                                   َ َ َ
                                                     ْ
          üçyüz yirmiyedi; eğer şeddeli ل ve ب  ikişer sayılsa Arabi tarihiyle bin
          üçyüz ellidokuz edip o tuğyanlı taifenin savletli zamanını göstererek tam
                             ِ
          Tevafukla bakar.  اًجوع  انَّوغبي  و nin makamı, tenvin ن olmak cihetiyle
                                 َ َ ُ ْ َ َ
                            َ
          bin  ikiyüz  dokuz  ederek  Şeriat-ı  İslâmiyeye  su-i  kasd  olarak  ecnebi
          kanunlarını  adliyeye  sokmak  fikri  ve  teşebbüsü  tarihine  tam  tamına
          Tevafukla bakar. Ve bu emâreler gibi çok îmalar ile baştaki Âyetin kuvvetli
          işaret  ettiği  Risale-i  Nurun  muarızlarına  zâhir  bir  surette  baktığı  gibi,
          mefhum-u  muhalifi  delâletiyle  dahi  Risale-i  Nura  tam  bakar.  Hattâ
          dördüncü Âyette Risale-i Nurun Türkçe olmasını tahsin eder ve beşincide
          Arabî  ve Türkçeyi  tam  bilmeyen  ve  Mürşidleri  ve  Âlimleri  perişan  olan
          vilâyat-ı  şarkıyede  Risale-i  Nur  imdadlarına  ve  her  tâifeden  ziyade

                                            ِ
                                                    ِ
                                            للّٰ

                                                   َ
          başlarına gelen hâdiseler ve Âyette    ا    ِما َّ   ياب  tâbir edilen elîm vakıaları
                                             ه
          hatırlarına getirmekle Îkaz ve İrşad etmelerine bir mâna-yı işarî ve remzî
          ile emrediyor. Bu âhirki ehemmiyetli işâreti beyan etmeme şimdilik izin
          olmadığından  yalnız  herbirinin  birtek  remzi  gayet  kısa  beyan  edilecek.
          Şöyle ki:


                  DÖRDÜNCÜ ÂYETİN

                                     ِ
                        ِ
                                                ِ
                ِ
                            ِ
                                ِ ِ
            مهَل  ينبيل ِ    هم  وق  ناسلب     َّلاا  ٍلوسر  نم  انْلسرَا    و   م  شا  َ َ   Cümlesi makam-ı
                        ْ َ
                                                   َ
           ْ ُ
                                                      َ ْ
               َ َ ُ
                                           َ ْ
                              َ
                                          ُ
                ِّ
          cifrîsiyle  ve  baştaki  Âyetin  işaretleri  karinesiyle,  Risalet  ve  Nübüvvetin
          her asırda Verâset noktasında naibleri, vekilleri  bulunmak kaidesiyle, bir
          mâna-yı remzî cihetinde Vazife-i İrsiyeti yapan Risale-i Nuru, efradı içine
          hususî bir iltifatla dahil edip Lisan-ı Kur'ân olan Arabî olmayarak Türkçe
          olmasını takdir
   101   102   103   104   105   106   107   108   109   110   111