Page 120 - Risale-i Nur - Sikke-i Tasdik-i Gaybi
P. 120

122                                                                                   SİKKE-İ TASDÎK-I GAYBÎ



          ٍ
            تاي   ٰا  Kelimesinin  bulunması,  hem  yirmibeşinci  mertebede  zikretmesi,
             َ
          kuvvetli  bir  karinedir  ki:  Pekçok  Âyetleri  zikredip  İ’cazları  ve  Sırları
          beyan  eden  Yirmibeşinci  Söz'e  mâna-yı  mecazî  ile  bakar.  Ve  Sûrelerin
          tâdâdında  dahi  yine  Yirmibeşinci  mertebede  ibareyi  değiştirip  baştan
                                ِ
                       ر
          başlar gibi   ابت   ِقحب diyerek Risale-i Nurun en Mübarek ve Bereketli
                     ك
                       َ
                         َ َ
                       َ
                             ِّ َ
          olan  Yirmibeşinci  Söz'ün  ehemmiyetini  gösteriyor.  Sonra  yirmialtı  ve
          yedide  اهدعب  خوميذ     و  خو   ُذيب      خي زابَا der. Sonra otuz ve otuzbirincide:
                                َ ٍ
                  َ َ ْ َ ٍ ُ ْ َ
                                          َ َ
                                              َ
                                      ْ
                                ِ
                                          ِ
          اهدع َ ٍ  و   زاب  و   ٍنايمس  و  خْلبب  deyip yine ibareyi değiştirip    اهدعب
                ب  خ
                             َ ْ
                   ُ َ َ
          َ َ ْ
                                                                          َ َ ْ َ
                                    َ ٍ َ
          Kelimesini  zikreder.  Gayet  zâhir  ve  kuvvetli  bir  karine  ile  İctihada  dair
          Yirmiyedinci  Söz'ün  Sahabeler  hakkındaki  çok  mühim  ve  kıymetdar
          Zeylini ve Mi'raca dair Otuzbirinci Sözün Şakk-ı Kamere dair ve ona çok
          ihtiyaç  bulunan  ehemmiyetli  Zeylini  اهدعب  Kelimesiyle  gösterir  gibi,
                                                َ َ ْ َ
          kuvvetli işaret eder. Ben itiraf ediyorum ki: Ben bu Zeyilleri unutmuştum.
          İmam-ı Ali'nin (R.A.) bu İhtarı ile tahattur ettim. Şakk-ı Kameri sabıkan
          yazdım. Şimdi bu anda Sahabeler hakkındaki Zeyli hatırladım. İşte mâdem
          İlm-i Belâgat ve Fenn-i Beyanda birtek karine ile mecazî bir mâna murad
          olunabilir ve birtek münasebetle bir mefhuma işaret bulunsa, o mefhum bir
          mâna-yı  işarî  olarak  kabul  edilir.  Elbette  zâhir  ve  çok  karinelerden  ve
          emârelerden  kat'-ı  nazar..  yalnız  bu  iki  yerde  tam  Zeyillerin  bulunduğu
          aynı makamda ve Zeyl mânasında olan اهدعب  Kelimesini tekrar suretinde
                                                َ َ ْ َ
          ifadeyi  değiştirerek  söylemesi,  tam  bir  karinedir  ki:  Hazret-i  İmam-ı  Ali
          (R.A.)  mânâ-yı  hakikîsinden  başka,  bir  mâna-yı  mecazî  ve  işârîyi  dahi
          ifade etmek istiyor.
   115   116   117   118   119   120   121   122   123   124   125