Page 207 - Risale-i Nur - Sikke-i Tasdik-i Gaybi
P. 207
Aziz Sıddık Kardeşlerim!
Bizim kat'iyyen şek ve şüphemiz kalmadı ki: Bu Hizmetimizin
neticesi olan Risale-i Nurun serbestiyetini değil yalnız biz ve bu
Anadolu ve Âlem-i İslâm alkışlıyor, takdir ediyor; belki Kâinat dahi
memnun olup cevv-i sema ve feza-yı âlem alkışlıyor ki, üç-dört ayda bir
yağmura şiddet-i ihtiyaç varken gelmedi, yalnız Ankara teslim kararına
Tevafuk eden Leyle-i Regaibdeki emsalsiz ve gürültülü Rahmetin gelmesi
ve Denizlide Mahkemenin bilfiil teslimine karar vermesi, yine Leyle-i
Mi'rac'da aynen Risale-i Nurun bir Rahmet olduğuna işareten Leyle-i
Regaibe Tevafuk ederek kesretle Melek-i Ra'd'ın alkışlamasiyle ve Rahme-
tin Emirdağında gelmesi o teslim kararına Tevafuk etmesi ve bir hafta
sonra, demek Denizlide vekillerimizin eliyle alınması hengâmlarında, yine
aynen Leyle-i Mi'raca ve Leyle-i Regaibe Tevafuk ederek aynen onlar gibi
Şâbân-ı Şerifin bir Cum'a gecesinde kesretli Rahmet ve yağmurun bu
memlekette gelmesi onlara Tevafuklarıyla kat'î kanaat verir ki; Risale-i
Nurun müsaderesine ve hapsine dört zelzelelerin Tevafuku küre-i arzca bir
îtiraz olduğu gibi, bu Emirdağı memleketinde dört ay zarfında yalnız üç
Cum'a gecesinde ki, biri Leyle-i Regaib ve biri Leyle-i Mi'rac, biri de
Şâban-ı Muazzamın birinci Cum'a Gecesinde Rahmetin kesretle gelmesi
ve Risale-i Nurun da serbestiyetinin üç devresine tam tamına Tevafuk
etmesi, küre-i havaiyenin bir tebriki, bir müjdesidir ve Risale-i Nur dahi
mânevî bir Rahmet, bir yağmur olduğuna kuvvetli bir işarettir.
Ve en lâtif bir emare de şudur ki: Dün, birdenbire bir serçe kuşu
pencereye geldi, pencereye vurdu. Biz uçurmak için işaret ettik, gitmedi.
Mecbur olduk, dedim: "Pencereyi aç, o ne diyecek?" Girdi, durdu.. tâ bu
sabaha kadar; sonra o odayı ona bıraktık, yatak odama geldim. Bu sabah
çıktım, kapıyı açtım; yarım dakikada döndüm, baktım, سو دق سو دق zik-
ُ
ُ
rini yapan bir kuş odamda gördüm, gülerek dedim: "Bu misafir ne için
geldi?" Tam bir saat bana baktı, uçmadı, ürkmedi. Ben de okuyordum. Bir
saat bana baktı; ekmek bıraktım, yemedi; yine kapıyı açtım, çıktım, yarım
dakikada geldim; o misafir de kayboldu. Sonra bana Hizmet eden çocuk
geldi, dedi ki: "Ben bu gece gördüm ki, merhum Hâfız Ali'nin (R.H.)
Kardeşi yanımıza gelmiş." Ben de dedim: "Hâfız Ali ve Husrev gibi bir
Kardeşimiz buraya gelecek." Aynı günde iki saat sonra çocuk geldi, dedi:
"Hâfız Mustafa geldi. Hem Risale-i Nurun serbestiyetinin müjdesini, hem
mahkemedeki