Page 211 - Risale-i Nur - Sikke-i Tasdik-i Gaybi
P. 211

PARLAK FIKRALAR ve GÜZEL MEKTUBLAR                                              213


                                                                        ِ    ش ِ
           "Zelzele  tam  gece  saat  sekizde başladı. Bütün arkadaşlar,   للّٰا    َّلاا  ه    َلا   ٰلا
                                                                   ُ ه
                                                                          َ
           Zikrine devam ediyorduk. Zelzele bütün şiddetiyle devam etmekte idi. O
           sırada  hâtırımıza  geldi:  Risale-in-Nuru  aşkla  ve  bir  sâik  ile  üç-beş  def'a
                                                      ِ ِ

           Şefaatçı ederek Cenâb-ı Hak'dan halâs istedik    دم   حْلَا, derhal sâkin oldu.
                                                      للّٰ
                                                       ه
                                                             َ ُ ْ

                  Kastamonu'da  ise,  o  gece  kal'adan  kopan  çok  büyük  bir  taş,
           aşağıya  yuvarlanarak  bir  haneyi  ezmiş,  birçok  hanelerde  yarıklar,
           çıkıklıklar olmuş, birkaç ev çökmüş, hükûmet binası yarılmış, daha bunun
           gibi  hasârat  ve  zâyiat  olmuş.  Fakat  zelzele  her  gün  olmak  suretiyle  bir
           müddet devam etmiş. Tosya'da bin beşyüz ev harab olmuş, ölü ve yaralı
           mikdarı  çok  fazla  imiş.  Kargı  ve  Osmancık  tamamen,  Lâdik  ve  sair
           mahallerde  zayiat  fazla  mikdarda  imiş.  İnebolu'da  bir  Minarenin  alemi
           eğrilmiş, ufak tefek çatlaklıklar olmuş, hasârat ve zayiat olmamış."

                                    Ahmed  Nazif,  Emin,  Sâdık,  Mehmed Feyzi



                  Üçüncü  olan  bu  hareket-i  arzdan  sonra,  yine  Risale-in-Nura  ve
           Talebelerine  ve  Müellifine  hücum  eden  ehl-i  garazın  sözünü  dinliyen
           adliye,  aynı  tarzda  bizi  sıkmakta  devam  ediyordu.  Zendeka  tarafdarları,
           mübarek  Üstadımızın  ihbarları  olan  ve  Risale-i  Nurun  büyük  Keramet-
           lerinden  olup  zelzeleler  eliyle  gelen  beliyyelere  ehemmiyet  vermek
           istemiyorlardı. Risale-in-Nurun İlâhî ve Kur'ânî Hakikatlarına karşı cephe
           alan bu zümrenin başına bir dördüncü tokat daha geldi.

                  Garibi  şu  ki,  biz  şubatın  üçüncü  günü  mahkemeye  çağrılmıştık.
           Iztırab ve elemleri içinde yüreklerimizi ağlatan hastalıklı haliyle kendisin-
           den  sorulan  suallere  cevap  vermek  için  altmışbeş  kadar  Talebesinin
           önünde  ayağa  kalkan  Mübarek  Üstadımızın  cevabları  arasında  "O
           zındıkların dünyaları başlarını yesin ve yiyecek!" Kelimeleri, tekrar tekrar
           hey'et-i  hâkimenin  yüzlerine  karşı  ağzından  dökülüyordu.  Bir  kaç  def'a
           mahkemeye  gidip  geldikten  sonra,  7  Şubat  1944  tarihli  İstanbul'da
           münteşir "Hemşehri" ismindeki bir gazete elime geçti. Gazete okumaya ve
           radyo  dinlemeye  hevesli  olmamaklığımla  beraber,  "yirminci  asrın
           medenileriyiz!."  diyerek  bu  günkü  terakkiyat-ı  beşeriyeyi  kendilerinden
           bilen,     Allah'ı     unutan,    Âhirete    inanmayan     insanların      başlarına
   206   207   208   209   210   211   212   213   214   215   216