Page 254 - Risale-i Nur - Sikke-i Tasdik-i Gaybi
P. 254

YİRMİDOKUZUNCU MEKTUBUN BEŞİNCİ RİSALE
                                OLAN BEŞİNCİ KISMI


                                                                ِ
                             ِ
                     ِ
                                                                       ِ
                 خلا ضرلاْاو تاومسلا رون للَّٰا  ۞     مي   حرلا ِنمحرلا للّٰا ِمبِ
                        َ
                                                          ٰ ْ َّ
                                                     َّ
                                                                 ه
                                       ُ ُ ُ ه
                           َ
                       ْ
                                                                      ْ
                                َ ٰ َّ
          Âyet-i pür-Envârının çok Envar-ı Esrarından bir Nûrunu Ramazan-ı Şerifte
          bir Hâlet-i Rûhaniyede hissettim, hayal meyal gördüm. Şöyle ki: Veysel-
          karaninin:
                    قوُلخمْلا  ا    َ َ ُ  ِ  َ  َ ْ َ ُ ْ َ  ا  انَا    ر     ب     و     تنَا    ى   ش ْ  ِ   ا    هٰل
                              نَا و قلاخْلا تنَا و دبعْل
                  ُ
                                                              َ َ ِّ َ َ
                      ْ َ
                              خلا  قو   زر   مْلا  انَا و قازرلا تنَا  َ ْ      و
                                          َ َ ُ َّ َّ
                                 ُ
                                                      َ
                                      َ ُ ْ
          Münâcât-ı  Meşhuresi  nev'inden  bütün  mevcudat,  zevilhayat,  Cenâb-ı
          Hakka  karşı  aynı  Münâcâtı  ettiklerini  ve  Onsekiz  bin  Âlemin  herbirinin
          ışığı birer İsm-i İlâhî olduğunu, bana kanaat verecek bir Vâkıa-i Kalbiye-i
          Hayaliyeyi gördüm. Şöyle ki:

                 Birbirine  sarılı  çok  yapraklı  bir  gül  goncası  gibi  şu  Âlem,  binler
          perde  perde  içinde  sarılı,  birbiri  altında  saklı  Âlemleri  bu  Âlem  içinde
          gördüm. Herbir perde açıldıkça diğer bir Âlemi görüyordum. O Âlem ise;
          Âyet-i Nûrun arkasındaki
                                        ِ
                           ِ
                                                      ِ
             با        هق     س   ح    ِ   وف نم     جوم    هق     ِ   وف  نم  ج  وم هي   شغ      ي   ٍجُل   ٍرح       ت امُلُظَك  وَا
                                                                 ٍ   ف     ب
              ٌ    َ َ  ْ َ ْ  ٌ ْ َ  ْ ْ َ  ٌ  ْ َ ُ  َ ٰ ْ  ِّ  ِّ  َ ْ  َ  ْ
                                                     ِ
                       َ
            هَل للّٰا ِلعجي    لَ نمو ايُّري دَكي   َلَ هدي    جرخَا شاذا  ٍ ض   عب قوف اه   ضعب     تامُلُظ
                                              َ َ ْ
                                                    َ
          ُ ُ ه
                                           َ
                  َ ْ َ
                                                          ْ َ َ ْ َ َ
                         ْ َ َ َ ٰ َ ْ َ
                                                                       ٌ َ
                                                                   ُ ْ َ
                                          ُ َ
                       ْ
                                        ْ
                                          ٍرون نم ه   َل  امف ارون ُ
                                         ِ
                                                  ً
                                               َ َ
                                           ُ
                                      ُ ْ

          Âyeti tasvir ettiği gibi bir zulümat, bir vahşet, bir dehşet karanlığı içinde
          bana görünüyordu. Birden bir İsm-i İlâhînin cilvesi bir Nûr-u Azîm gibi
          görünüp ışıklandırıyordu. Hangi perde Akla karşı açılmışsa, hayâle karşı
          başka bir Âlem, fakat gafletle karanlıklı bir âlem görünürken güneş gibi
          bir İsm-i İlâhî tecelli eder, baştan başa o Âlemi tenvir eder ve hakezâ... Bu
          Seyr-i Kalbî ve Seyahat-i Hayâliye çok devam etti.
   249   250   251   252   253   254   255   256   257   258   259