Page 153 - Kötülüğün Sessiz Dili
P. 153

Kötülü¤ün Sessiz Dilini Konuflanlar         151

               Çoğu zaman çevrelerindeki insanların bu kimselerin gizliden
            gizliye böyle bir düşünce içerisinde olduklarından haberleri da-
            hi yoktur. Bu nedenle hiç düşünmeden tüm samimiyetleriyle iç-
            lerinden geldiği gibi davranırlar. Ancak onların tüm bu samimi
            davranışları, şeytanın etkisi altında olan insanlar tarafından çok
            negatif şekilde yorumlanır. Ardından da gerçekle bağlantısı ol-
            mayan bu yorumlara kendilerini inandırır ve Kuran ahlakıyla çe-
            lişen bir ruh haline girerler. Allah'ın varlığını, kaderin mükem-
            mel işleyişini, herşeyde hayır ve hikmet olduğunu, Allah'ın dün-
            ya hayatını bir imtihan yeri olarak yarattığını unuttukları takdir-
            de Müslüman ahlakını gereği gibi yaşayamayacaklarını düşün-
            mezler. Ahirette tevekkülsüzlüğün, Allah'a güvenmemenin,
            şüpheye kapılmanın kendilerine nasıl bir sorumluluk yükleyece-
            ğini, şeytana uymanın insanı cehennem ateşine sürükleyeceğini
            akıllarına getirmezler.
               Akıllarını meşgul eden en önemli düşünce, 'yaşadıkları olay-
            larda ne kadar haklı oldukları ama hak ettiklerinin karşılığını ge-
            reği gibi alamamış olmaları'dır. Bu düşünceye öylesine saplan-
            mışlardır ki, haklarını elde edememiş olmalarının gizli öfkesi ve
            haklarını arama konusundaki gözü dönmüşlükleri tüm benlikle-
            rine hakim olmuştur. Bu aşamadan sonra olayları sağlıklı düşü-
            nebilmeleri, kendilerine yapılan hayra yönelik çağrıları kavraya-
            bilmeleri pek mümkün olmaz. Haklılıklarını vurgulamak bu in-
            sanlar için derin bir hırs haline gelmiştir; her fırsatta bunu ispat
            edebilecek yeni yöntemlere başvururlar. Gece gündüz, yaptık-
            ları her işte akıllarında bu konu vardır. Haklılıklarına ve kendi-
            lerine yapılan haksızlıklara ilişkin yüzlerce detay düşünürler.
            Kendilerini bu asılsız düşüncelerle öylesine ikna ederler ki,
            benzer bir tavır ya da sözle karşılaştıklarında kalplerinde sakla-
            dıkları hemen ağızlarından dökülüverir.
   148   149   150   151   152   153   154   155   156   157   158