Page 134 - Risale-i Nur - Mesnevi-i Nuriye
P. 134
ZEYL-ÜL-HUBAB 137
Binaenaleyh geçirmiş olduğun vücudun her menzilinde ve vaziyetinde,
etvarında, ahvalinde: "Nasıl bu Nimete vâsıl oldun? Ne ile müstehak
oldun? Ve şükründe bulundun mu?" diye suale çekileceksin. Çünki
vukua gelen haller suale tâbidir. Amma imkânda kalıp vukua gelmeyen
şeyler suale tâbi değildir. Geçirmiş olduğun ahval, vukuattır. Gelecek
ahvalin ademdir. Vücud mes'uldür, adem ise mes'ul değildir. Öyle ise,
mazide şükrünü eda etmediğin Nimetlerin şükrünü kaza etmek
lâzımdır.
İ'lem Eyyühel-Aziz! İnsanı havalandırıp başaşağı felâkete atan
şöyle bir hal var:
İstihkak nazara alınmayarak, Hakk'ın Takdiri hakkında tefrit
veya ifrat yapılır. Ve kuvvetine, kıymetine bakılmayarak küçük veya
büyük bir yük altına alınır gibi gayr-ı insanî haller insanı insaniyetten
düşürür, ya zulme veya kizbe sevkeder.
Meselâ: Bir fırka askerin mümessili bir nefer, bütün askerlik
umûrunu bilmek veya bir katre sudaki timsalinden, şemsin azametini
göstermek talebinde bulunmak, en yüksek bir insafsızlıktır. Çünki vasıf
ile ittisaf arasında fark vardır. Meselâ: Katredeki timsal, şemsin
evsafını gösterir. Amma o evsaf ile muttasıf olamaz.
İ'lem Eyyühel-Aziz! Vücud nev'inde tezahüm yoktur. Yani,
pek çok Âlemler, haller,Vücud sahnesinde içtima eder, birleşirler.
Meselâ: Gece zamanı duvarları camdan olan ve elektrik yanan bir
odaya girdiğin vakit, Âlem-i Misale bir pencere hükmünde olan
camlarda pek çok menzilleri, odaları göreceksin.
Sâniyen: Odada otururken, Kemal-i sühuletle o misalî odalarda
her çeşit tebdil, tağyir, tasarruf edebilirsin.
Sâlisen: Odadaki elektrik, elektrik misallerinin en uzağına en
yakındır. Çünki o misalî misallerin kayyumu odur.
Râbian: Bu maddî vücudun bir habbesi, bir parçası, o misalî
vücudun bir Âlemini içine alabilir. Bu dört hüküm, Vâcib ile Âlem-i
Mümkinat arasında da câridir. Çünki mümkinatın Vücudu, Vâcib'in
Nurundan bir gölge olduğu cihetle vehmî bir mertebededir. Vâcib'in
Emriyle vücud-u hariciyeye girer. Sabit ve müstekar kalır. Demek
mümkinatın Vücudu bizzât hakikî bir vücud-u haricî olmadığı gibi,