Page 136 - Risale-i Nur - Mesnevi-i Nuriye
P. 136

ZEYL-ÜL-HABBE                                                                                                   139

          Şems-i  Ezelî  şu  Kâinat  Kitabında  bütün  babları,  fasılları,  satırları,
                                                                ْ
                                                              ْ
          cümleleri,  harfleri  def'aten  bilâ-külfet  yazıyor.  Ve  توملا  َ  ْ  َ    ُب ُع ُ د    ُث ْ  َ ُب ُع    te
                                                                        ُ
                                                               َ
          dahi  aynı  bu  sühulet  vardır.  "Hilkatiniz  ve  Ba'siniz,  bir  nefsin  hilkat  ve
          Ba'si gibidir." diye Kur'an-ı Kerim emrediyor.
                 İ'lem Eyyühel-Aziz! Her şeyi tahrik eden zerrat-ı müteharrikenin,
          muayyen hadlerine kadar hareket ettikten sonra tevakkuf ve durmalarına
          dikkat  eden  adam  anlar  ki:  Her  şeyin  hududunda  daima  harekette
          bulunan  zerratı  durdurup  geri  çeviren  bir  hudud  bekçisi  vardır.  O
          zerratı taşmaktan men'ediyor. o bekçi ise, muhit bir İlmin Tecellisidir
          ki, o Tecelli Kadere, Kader de mikdara, mikdar  da kalıba tahavvül
          eder. Demek, her şey içerisindeki zerrata bir kalıbtır.
                 İ'lem Eyyühel-Aziz! Kur'anın Âyetleri birbirini tefsir ettiği gibi,
          bu  Kitab-ı  Âlemin  de  bir  kısmı,  diğer  bir  kısmını  izah  ediyor.  Meselâ:
          Maddiyat Âlemi Cenab-ı Hakk'ın Envâr-ı Nimetini cezbetmek için hakikî
          bir ihtiyaç ile şemse muhtaç olduğu gibi, Âlem-i Maneviyat dahi Rahmet-i
          İlahiyenin ziyalarını almak için Şems-i Nübüvvete muhtaçtır. Binaenaleyh
          Resul-i  Ekrem'in  (A.S.M.)  Nübüvveti,  şemsin  kat'iyyet  ve  vuzuhu
          derecesinde kat'î ve vâzıhtır.
                 İ'lem Eyyühel-Aziz! Zîhayatın vücuduna terettüb eden semereler,
          yalnız kendisine, menfaatına, bekasına, kemaline mahsus değildir. Ancak
          o semerelerden bir hisse kendisine aiddir. Bâki kalan kısm-ı a'zamı Hâlıka
          raci'dir. Zîhayata aid uzun bir zaman sonra husule gelir. Hâlık'a raci' kısım
          ise,  bir  anda  husule  gelir.  Meselâ:  O  zîhayat,  Esma-i  Hüsnanın
          Tecelliyatına  mazhariyetle  Hâlıkı,  Evsaf-ı  Kemaliye  ile  tavsif  ve  lisan-ı
          haliyle hamdetmiş oluyor.
                 İ'lem  Eyyühel-Aziz!  İnsanın  bir  ferdi,  İhata-ı  Fikriyesiyle,
          Aklıyla, Kalbinin vüs'atiyle bir nevi külliyet kesbeder. Ve keza insanın bir
          ferdi,  Hilafet  hususunda  Âlemin  eczasıyla  şuurca  alâkadar  olduğundan
          nebatî  olsun  hayvanî  olsun  pek  çok  nevilerde  tasarruf  sahibi
          bulunduğundan,  nev'i  gibidir.  Ve  bu  itibarla  insanın  bir  ferdi  nevi'ler
          sırasına geçer. Binaenaleyh gerek hayvanatın, gerek semeratın nevi'lerinde
          vukua gelen mükerrer Kıyametler, hevam ve haşeratta vücuda gelen senevî
          Haşir ve Neşirler, insanın da her bir ferdinde câridir.
                 Hülâsa: Kur'anın Âyetleriyle ebna-yı beşer için büyük Kıyametin
          geleceğine  kat'î  delaletler  olduğu  gibi,  Kitab-ı  Âlemin  Âyât-ı
          Tekviniyesiyle
   131   132   133   134   135   136   137   138   139   140   141