Page 132 - Risale-i Nur - Mesnevi-i Nuriye
P. 132

ZEYL-ÜL-HABBE                                                                                                  135


          birbirine haltedip karıştıran, galat ve yanlış hareket eder. Meselâ: Bir
          ahırda  atın  kişnemesini  işiten bir adam,  yüksek  bir sarayda  andelibin
          terennümünü, güzel sadâsını işitir. Eğer o terennüm ile atın kişnemesini
          farketmeyip  andelibden  kişnemeyi  taleb  ederse,  kendi  nefsiyle
          mugalata etmiş olur.

                 İ'lem  Eyyühel-Aziz!  Dünya  hayatını  güzelleştiren  esbabdan
          biri, dünya âyinesinde temessül ile parlayan Hidayet Nurları ve büyük
          insanların  sevgili  ve  sevimli  timsalleridir.  Evet  müstakbel  mazinin
          âyinesidir. Mazi Berzaha, yani öteki Âleme intikal ve inkılab ettiğinde
          suretini  ve  şeklini  ve  dünyasını  istikbal  âyinesine,  tarihe,  insanların
          zihinlerine vedia ediyor. Onlara olan manevî ve hayalî muhabbetleriyle
          dünya  muhabbeti  tatlı  olur.  Meselâ:  Arkadaşlarının  ve  akrabasının
          timsallerini ve fotoğraflarını hâvi büyük bir âyineyi yolunda bulan bir
          adam, şark cihetine giden adamların memleketlerine gidip onlara iltihak
          etmek  için  çalışmayıp  da,  o  âyinenin  içindeki  timsaller  ile  uğraşır,
          muhabbet  eder.  İşte  bu  adam  gafletten  ayıldığı  zaman:  "Eyvah,  ne
          ediyorum! Bunlar şarab değil serabdır. Bunlar ile uğraşmak azb değil
          azabdır."  der,  arkadaşlarına  yetişmek  üzere  şark  seferine  tedarikatta
          bulunmaya başlar.

                 İ'lem  Eyyühel-Aziz!  Kur'an-ı  Mu'ciz-ül  Beyan'ın  Hak  ve
          Hakikat olduğuna en sadık deliller:
                 1-  Tevhidin  bütün  iktizalarını  ve  lâzımlarını  mertebeleriyle
          muhafaza etmesidir.
                 2- Esma-i Hüsnanın tenasüb ve iktizası üzerine Hakaik-i Âliye-i
          İlahiyedeki müvazeneyi müraat etmesidir.
                 3-  Rububiyet  ve  Uluhiyete  aid  Şuunatı  Kemal-i  Müvazene  ile
          cem'etmesidir.
                 Kur'anın  bu  hâsiyeti  beşerin  eserlerinde  bulunmadığı  gibi,
          Melekût cihetine geçen Evliya ve sair Büyüklerin netaic-i fikirlerinde
          de  bulunamamıştır.  Ve  eşyanın  bâtınında  dalmış  olan  İşrakiyyun  ve
          Âlem-i  Gayba  nüfuz  eden  Ruhaniyyun  dahi,  Kur'anın  bu  hâsiyetini
          bulamamışlardır. Zira onların nazarları mukayyed olduğundan Hakikat-
          ı Mutlakayı ihata edemez. Bunlar ancak Hakikatın bir tarafını bulur ve
          ifrat-tefrit  ile  tasarrufa  başlarlar.  Bunun  için  tenasübü  bozup,
          müvazeneyi ihlâl ediyorlar.
   127   128   129   130   131   132   133   134   135   136   137