Page 141 - Risale-i Nur - Mesnevi-i Nuriye
P. 141

144                                                                                              MESNEVÎ-Î NURİYE


                  3-  Kârgir  kemerlerin  taşları  gibi,  herbir  zerrenin  arkadaşlarına
           hem  hâkim,  hem  mahkûm  olması  lâzım  gelir.  Ve  keza  her  birisi,
           ötekilere  hem  zıd,  hem  misil,  hem  mutlak,  hem  mukayyed  olması
           lâzımdır.
                  İkinci Kelimenin muhalâtı:

                  1-  İnsanın  me'hazi,  yani  insanı  teşkil  eden  maddeler
           eczahanelerde bulunan ağızları mühürlü, ayrı ayrı, çeşit çeşit mütebayin
           ilâçlar  gibi  maddelerdir.  Hiç  kimsenin  eli  dokunmaksızın  ihtiyaç
           nisbetinde Kemal-i İntizam ve Müvazene ile o ilâçların şişelerden kendi
           kendine çıkıp hayatî bir macun vaziyetine gelmesi mümkün ise, insanın
           da sâni'siz esbab ve mevadd-ı camideden sudûru mümkündür diyebilir.

                  2-  Bir  şeyin  Kemal-i  İntizam  ile  gayr-ı  mahdud,  kör,  sağır,
           camid,  şuursuz  esbabdan  sudûrunun  muhaliyeti  nisbetinde  sâni'siz
           insanın da o maddelerden yapılması muhaldir. Maahaza, maddî esbabın
           yalnız  zahire  taalluku  vardır.  Bâtındaki  latif,  ince,  garib  nakışlara,
           san'atlara nüfuzu yoktur.
                  3-  O  kelimenin  iktizasına  göre  Kemal-i  İttifak  ve  İntizam  ile
           ihtiyacat  nisbetinde  gayr-ı  mahsur  esbabın  bir  cüzde,  bir  hüceyrede
           içtimaları lâzım gelir. Bu içtima, Âlemin ecza ve erkânının azametiyle
           beraber senin elinin içine girip içtima etmeleri demektir.
                  Çünki insanın ustası esbab olduğu takdirde, Âlemin bütün ecza
           ve erkânı insanla alâkadar olduğuna nazaran, insanın yapılışında âmil
           ve  usta  olmaları  lâzım  gelir.  Bir  usta  yaptığı  şeyin  içerisinde  bulun-
           duktan  sonra  yapar.  o  halde,  insanın  bir  hüceyresinde  Âlemin  eczası
           ictima  edebilir.  Bu  öyle  bir  muhaldir  ki,  muhallerin  en  mümteniidir.


                  Üçüncü kelimenin muhal ve butlanı ise:
                  Evet  tabiatın  iki  ciheti  vardır.  Biri  zahiridir  ki,  ehl-i  gaflet  ve
           dalaletçe hakikat zannedilmiştir. Diğeri bâtınıdır ki, San'at-ı İlahiye ve
           Sıbga-i Rahmaniyedir. Tabiata ilâveten iddia edilen kuvvet ise, Hâlık-ı
           Hakîm-i  Alîm'in  Cilve-i  Kudretidir.  Ehl-i  gafletin sâni' olarak telakki
           ettikleri tabiata, cenah olarak yapıştırdıkları kör tesadüf ve ittifak ise,
           dalaletten neş'et eden ızdırar neticesinde şeytanların ihtira
   136   137   138   139   140   141   142   143   144   145   146