Page 142 - Risale-i Nur - Mesnevi-i Nuriye
P. 142

HABBE ZEYL-ÜZ-ZEYL                                                                                       145


          ettikleri  hezeyanlardır.  Çünki  müteaddid  Eserlerimde  kat'î  bir  surette
          isbat edildiği gibi, Hârikaların Hârikası olan şu San'at, ancak ve ancak
          bütün  Evsaf-ı  Kemaliye  ile  muttasıf  bir  Habîr-i  Basîr'in  Yed-i
          Kudretinden  çıkmamış  ise,  şu  kesif,  camid,  mukayyed,  miskin,
          mümkinin eliyle mi şu  Kâinata giydirilen gömlek yapılmıştır? Yoksa
          Âlemlere  giydirilen  şu  güzel  teşekkülleri,  nakışları  baûda  veya
          kaplumbağa mı yapmıştır? Hâşâ, sümme hâşâ!..

                 Evet  insanda,  her  şeyde  Sâni'-i  Ezelî'nin  Masnuu  olduklarına
          mevcudatın adedince şahidler vardır. Meselâ:

                 1- Kâinattır. Evet Kâinatın ihtiva ettiği bütün zerrat ve mürek-
          kebatın her birisi ellibeş lisan ile şehadet etmektedir.
                 2-  Kur'andır.  Evet  Kur'an,  bütün  Enbiya,  Evliya  ve
          Muvahhidînin kitablarıyla, Sahife-i Kevn ve Vücudda yaratılan İcadî ve
          tekvinî Âyetler Hâlıkın Hallakıyetine âdil şahidlerdir.
                 3- Mahlukatın Reisi ve Resulü, bütün Enbiya, Evliya, Melaike
          ile birlikte her şeyin Sânii Allah olduğuna İlân-ı Şehadet ediyorlar.
                 4- İns ve cin taifeleri envaen ihtiyacat-ı fıtriyesiyle şahiddirler.
                 5-  Uluhiyet  ve  Hallakıyetin  Allah'a  mahsus  ve  münhasır
          olduğuna Allah da şehadet ediyor.

                 Arkadaş! San'atın, vücuh-u selâse-i mezkûre üzerine mümkine
          veya  Hakkın  istilzam  ettiğine  nazaran  Vâcib'e  olan  isnadı  mes'elesi;
          semeredar bir ağaç mes'elesi gibidir. Şöyle ki: Ağacın o semereleri, ya
          Vahdete isnad  edilir. Yani  neşv ü nema kanunuyla ağacın  kökünden,
          kök  de  çekirdekten,  çekirdek  de  Evamir-i  Tekviniyeyi  temessülden,


          Evamir-i Tekviniye de  نُك Emrinden,   نُك Emri dahi Vâhid-i Vâcib'den
                                               ْ
                                ْ
          sâdır olmuştur.
                 O  vakit,  o  ağaç  bütün  eczasıyla,  yapraklarıyla,  dallarıyla,
          semereleriyle yaratılış kolaylığında bir semere-i vâhide hükmünde olur.
          Çünki Vahdete nisbeten küçük bir semere ağacıyla pek büyük ve çok
          semereli  bir  ağaç  arasında  fark  yoktur.  Bu  adem-i  fark,  Vahdette
          sühuletle yüsr, kesrette  suubetle usrün bulunduğundan neş'et  etmiştir.
                 Eğer kesrete isnad edilirse, her bir semere, her bir çiçek, herbir
          yaprak,  herbir  dal;  tam  ağacının  vücuda  gelmesine lâzım olan bütün
   137   138   139   140   141   142   143   144   145   146   147