Page 61 - Sonsuzluk Başlamış Durumda
P. 61
Harun Yahya (Adnan Oktar)
u noktaya kadar anlattıklarımızla birlikte, gerçekte "üç
boyutlu bir mekan"ın aslı ile muhatap olmadığımız,
tüm yaşamımızı zihnimizdeki bir mekan içinde sürdü-
ğümüz kesinlik kazanmaktadır. Bunun aksini iddia et-
mek, akıl ve bilimsellikten uzak bir batıl inanç olacaktır. Çünkü dı-
şımızdaki dünyanın aslı ile muhatap olmamız mümkün değildir.
Bu durum, evrim teorisinin de temelini oluşturan materyalist fel-
sefenin birinci varsayımını çürütür. Bu varsayım, maddenin mutlak
ve sonsuz olduğu varsayımıdır. Materyalist felsefenin ikinci varsa-
yımı ise, zamanın mutlak ve sonsuz olduğu varsayımıdır ki, bu da
diğeri kadar batıl bir inanıştır.
Zaman Algısı
Zaman dediğimiz algı, aslında bir anı bir başka anla kıyaslama
yöntemidir. Bunu bir örnekle açıklayabiliriz. Bir cisme vurduğu-
muzda bundan belirli bir ses çıkar. Aynı cisme tekrar vurduğumuz-
da yine bir ses çıkar. Kişi, birinci ses ile ikinci ses arasında bir süre
olduğunu düşünür ve bu süreye "zaman" der. Oysa ikinci sesi duy-
duğu anda, birinci ses sadece zihnindeki bir hayalden ibarettir. Sa-
dece hafızasında var olan bir bilgidir. Kişi, hafızasında olanı, yaşa-
makta olduğu anla kıyaslayarak zaman algısını elde eder. Eğer bu
kıyas olmasa, zaman algısı da olmayacaktır.
Aynı şekilde kişi, bir odaya kapısından girip sonra da odanın or-
tasındaki bir koltuğa oturan bir insanı gördüğünde, kıyas yapar.
Gördüğü insan koltuğa oturduğu anda, onun kapıyı açması, odanın
ortasına doğru yürümesi ile ilgili görüntüler, sadece beyinde yer
alan bir bilgidir. Zaman algısı, koltuğa oturmakta olan insan ile bu
bilgiler arasında kıyas yapılarak ortaya çıkar.
Kısacası zaman, beyinde saklanan birtakım bilgiler arasında
kıyas yapılmasıyla var olmaktadır. Eğer bir insanın hafızası olma-
sa, beyni bu tür yorumlar yapmaz ve dolayısıyla zaman algısı da
oluşmaz. Bir insanın "ben otuz yaşındayım" demesinin nedeni, bey-
ninde söz konusu otuz yıla ait bazı bilgilerin biriktirilmiş olmasıdır.
59