Page 109 - Risale-i Nur - Şualar
P. 109

7.  ŞUÂ  - ÂYET-ÜL - KÜBRÂ                                                                                               111


           sinelerinde asılan şekerli süt tulumbacıklarını göndermek, o kadar Şef-
           kat ve Merhamet ve Hikmet içinde görünüyor ki, bilbedâhe bir Rahman-
           ı  Rahîm'in  gayet  müşfikane  ve  mürebbiyane  bir  Cilve-i  Rahmeti  ve
           İhsanı olduğunu isbat eder.

               E l h a s ı l ; Bu sahife-i hayatiye-i bahariye, Haşr-i Âzamın yüzbin
           nümunelerini ve misallerini göstermekle,


                     ِ
                                                                      َٓ ِ
                         ِ
                                                           ِ
                            ِ
           ٌ ِ يِحمَل ٌ ٌ كلذ ٌناٌاتِومٌدعبٌض ٌ رَلْاٌ ِ يِحيٌفيَك ٌ ِ ٌ للّا ٌ ٌ تمحر ٌ ِ ٌ راثٰا ٌ ٌٰ لا ٌ ٌ رهظ ٌ ناف
                       َّ ٰ
                                                                   َ
                                                                            ْ َ
                                                       ٰ
                   َ
                                       ْ َ
                                                             َ ْ َ
                           َ ْ َ َ َ
                                                                          ْ
               ْ ه
                                  ْ
                                              ْ ه َ ْ
                                     ٍ ۪
                                ٌ ري  َ  ٌ ٌ دق  ٌ ء َ شٌَلهك ٌ ِ  ٌٰ لٰع ٌوهو ٌ ٌٰ تومْلا
                                          ِّ

                                                 َ ه َ
                                                       ْ َ
                                               َ
                                      ْ

           Âyetini  maddeten  gayet  parlak  tefsir  ettiği  gibi;  bu  Âyet  dahi,  bu
           sahifenin mânalarını Mu'cizane ifade eder. Ve arzın, bütün sahifeleriyle,

                                                   ِ
           büyüklüğü nisbetinde ve kuvvetinde ٌوهٌَّلا ٌ َ ٌ هٰلا َٓ ِ  ٌ َل ٌ  dediğini anladı.
                                              َ ه
               İşte  küre-i  arzın  yirmiden  ziyade  büyük  sahifelerinden  birtek
           sahifenin  yirmi  veçhinden  birtek  veçhinin  muhtasar  şehadeti  ile,  o
           yolcunun  sair  vecihlerin  sahifelerindeki  müşahedatı  mânasında  olarak
           ve o müşahedatları ifade için, Birinci Makamın üçüncü mertebesinde
           böyle denilmiş:
                  ِ ِ
                                                                         ِ
                           ِ ِ
                                                    ِ
                                                              ِ
                                  ِ
           ٌ ٌ ضرَلْاٌهتدحو  ٌ ۪ فِ ٌ  ٌهدوجوٌبوجو ٌ ٌٰ لٰع  َ  ٌ ٌ د ٌ َّل ٌ  ى ۪ ذَّلا ٌدوجوْلاٌبجاوْلا ٌ ٌللّاٌَّلاٌهٰلا َٓ ِ  ٌ َل ٌ
                                                                    ه ٰ
                                                                          َ
                                          َ
                                     ه ه
                    َ ْ َ
                                                                َ
             ه ْ
                                                      ه ه
                              ه ه
                                                            ه
                                          ِ ِ
                                                 ِ
                                     ِ ۪
                                                  ٌ داهبٌِاه
                ْ
                                َ
            َ  ٌ ٌو  ٌ ِير۪ب ٌ دَّتلا  َ  ٌ ٌو  ٌ ِير ۪ خسَّتلا ٌ ِ ٌ ةقيقح ٌةَط احاٌةمَظعٌة َ َ َ  ِ  َ  ٌ يَلعٌامٌو ٌ اهي ۪  ٌ عي ٌ ام ٌ ٌ ف  ِ َ  ٌ ۪ مجب ِ
                                                          ْ َ َ
                                             َ َ
                                                                   َ َ
                                         َ
                                   َ
                                                                             َ
                            ِ
                       ِ
                                                              ِ ِ
                                ِ
                                                ِ
                                                                         ِ ِ
            ٌ ٌ عي ۪ مجل ٌ ِ ِ  ٌ ةشاعلْاٌو ٌةرادلْاٌو ٌ ِ ٌ ةَظفاحمْلا ٌوٌروهذبْلاٌعي  ٌ وت ٌ ۪ز ْ َ  ٌوٌةيحاَّتفْلاٌوٌةيبتَّلا
                                                                       َ َ ْ َّ
                                                                    َ
                                                       ِ
            ِ
                             َ َ
                    َ َ
                                              َ
                                                            َ َّ
                َ
                           َ
                                   َ
                                                   ه
                                       َ ٰ ه
                     ِ ِ
                                                                    ِ
            ِ ٌ ةدهاشمْلابٌةَل ٌ مَكمْلاٌةَلماَّشلا ٌ ِ ٌ ةما ٌ عْلا ٌ ِ ِ  َّ  لا ٌ ر ۪  ٌو ٌة ٌ ينامحرلاٌوٌةايحْلاٌىوذ
                               ِ ِ
                                                          ِ ِ
                                                                            ِ
                                             ٌ ةيميح
                                                                              َ
             َ َ َ
                        َّ
                                          َ َّ
                                                         َّ َ ْ َّ
                                              َّ
                                                       َ
                           ه
                                                                  َ
                  ه
                                                                      َ َ
               Sonra, o mütefekkir yolcu, her sahifeyi okudukça Saadet Anahtarı
           olan  Îmânı  kuvvetlenip  ve  mânevî  Terakkiyatın  Miftahı  olan  Mârifeti
           ziyadeleşip  ve  bütün  Kemalâtın  Esası  ve  mâdeni  olan  Îmân-ı  Billâh
           Hakikatı bir derece daha inkişaf edip mânevi çok zevkleri ve lezzetleri
           verdikçe  onun  merakını  şiddetle  tahrik  ettiğinden;  "Sema", "cevv"
           ve "arz"ın    mükemmel     ve     kat'î     Derslerini     dinlediği     halde
   104   105   106   107   108   109   110   111   112   113   114