Page 107 - Risale-i Nur - Şualar
P. 107

7.  ŞUÂ  - ÂYET-ÜL - KÜBRÂ                                                                                               109


           fırtınalar  ile  çalkanan  ve  büyük  şeyleri  çarpıştıran  şiddetli  rüzgârlar
           onların Muvazene ve İntizamlarını bozmuyor; katreleri birbirine çarpıp,
           birleştirip,  zararlı  kütleler  yapmıyor.  Ve  bunlar  gibi  çok  hakîmane
           işlerde  ve  bilhassa  zîhayatta  çalıştırılan  basit  ve  camid  ve  şuursuz
           müvellidülma  ve  müvellidülhumuza  (hidrojen  -  oksijen)  gibi  iki  basit
           maddeden  terekküp  eden  bu  su,  yüzbinlerle  hikmetli  ve  şuurlu  ve
           muhtelif  hizmetlerde  ve  san'atlarda  istihdam  ediliyor.  Demek  bu
           tecessüm  etmiş  Ayn-ı  Rahmet  olan  yağmur,  ancak  bir  Rahmân-ı
           Rahîm'in    Hazine-i Gaybiye-i Rahmetinde    yapılıyor    ve     nüzuliyle
                                              ِ

                                        ِ
                                                                ۪
              ٌهتمحرٌ رشنيوٌ اوهطنقٌ امٌ دعبٌ نمٌ ثيغْلاٌ لِني ٌ  ىذَّلا ٌ وهو  Âyetini
                                َ َ
                                                 َ َ
             ه َ َ ْ َ ه ه ْ َ َ
                                     َ
                                                   ْ
                                                         ه َ ه
                                         ْ َ ْ
                                                                    َ ه َ
                                                          ِّ
           maddeten tefsir ediyor.


               Sonra   ra'dı   dinler   ve   berk'e   (şimşeğe)   bakar,   görür   ki: Bu
                                                            ِ
                                                                      ِ
                                                        ِ ۪
           iki     hâdise-i acibe-i cevviye     tamtamına      ٌدمحب ٌدعرلاٌحب ٌ يُو   ve
                                                       ه
                                                       ٌ
                                                              ه ْ َّ
                                                                    ه
                                                                       َ ه َ
                                                         ْ َ
                                                                      ِّ
                             ۪ ِ
            ِ
                    ِ

             ٌراصبَلْابٌ بهْذي ٌ  ٌ هق ٌ رب ٌ انسٌ داَكي  Âyetlerini  maddeten  tefsir  etmekle
                                     َ ه
                                           َ
                                   َ َ
               َ ْ
                               ْ
                         َ َ
                       ه
           beraber, yağmurun gelmesini haber verip, muhtaçlara müjde ediyorlar.

               Evet,  hiçten,  birden  hârika  bir  gürültü  ile  cevvi  konuşturmak  ve
           fevkalâde bir Nur ve nar ile zulmetli cevvi ışıkla doldurmak ve dağvarî
           pamuk-misal ve dolu ve kar ve su tulumbası hükmünde olan bulutları
           ateşlendirmek  gibi  hikmetli  ve  garabetli  vaziyetlerle  baş  aşağı,  gafil
           insanın  başına  tokmak  gibi  vuruyor.  "Başını  kaldır,  kendini
           tanıttırmak isteyen Fa'al ve Kudretli bir Zâtın Hârika İşlerine bak.
           Sen, başıboş olmadığın gibi, bu hâdiseler de başıboş olamazlar. Her
           birisi çok hikmetli vazifeler peşinde koşturuluyorlar. Bir Müdebbir-
           i Hakîm tarafından istihdam olunuyorlar." diye ihtar ediyorlar.

               İşte  bu  meraklı  yolcu,  bu  cevvde;  bulutu  teshirden,  rüzgârı
           tasrifden,  yağmuru  tenzilden  ve hâdisat-ı cevviyeyi tedbirden terekküp
                                                                 ِ
                                                                    ِ
           eden bir  Hakikatın  yüksek ve  âşikâr şehadetini  işitir. ٌللّاب ٌتنمٰا der.
                                                                 ٰ
                                                                       ه ْ َ
           Birinci Makamın ikinci mertebesinde:
   102   103   104   105   106   107   108   109   110   111   112