Page 103 - Risale-i Nur - Şualar
P. 103

Âyet-ül Kübra
                   Kâinattan Hâlıkını Soran Bir Seyyahın Müşahedatıdır.







                   ٌء َ شٌَنمٌناٌو ٌنهي ۪ ِ  ٌ ٌ ف  ٌ نموٌضرَلْاوٌعبسلا ٌ ٌ تاومسلا ٌهَلٌحب ه تُ
                        ِ
                           ِ
                  ٍ
                                                                      ِ
                   ْ   ْ  ْ    َّ َ  ْ َ َ ه ْ  َ ه ْ َّ  ه َ ٰ َّ  ه ه َ
                                                                      ِّ
                 اًروفَغ ٌامي ٌ لح ٌن اَكٌهنا ٌمهحي ٌ۪ب َ تُ ٌنو ٌ هقفتٌَلٌنك  َ ٰ  ٌ ه ٌ ٌ و ٌ ل  ِ ۪  ٌ دم ٌ حبٌحبيٌَُّلا ِ
                                                         ِ
                                  ِ
                         ۪
                                                                  ِ
                                                                     ِ
                                ه َّ
                                                ه ْ َ
                  ه
                                                 َ
                                             َ
                                    ْ ه َ
                            َ َ
                                                       ْ
                                                                 َ ْ
                                                                    ه َ ه
                      ً
                                           ْ
                                                                     ِّ

                         [Bu  İkinci  Makam,  bu  Âyet-i  Muazzamayı  Tefsir
                       etmekle beraber, tayyedilen Arabî Birinci Makamın
                       bürhanlarını  ve  hüccetlerini  ve  tercümesini  ve  kısa
                       bir mealini beyan eder.]

               Şöyle ki: Bu Âyet-i Muazzama gibi pek çok Âyât-ı Kur'âniye; bu
           Kâinat  Hâlikını  bildirmek  cihetinde,  her  vakit  ve  herkesin  en  çok
           hayretle bakıp zevk ile mütalâa ettiği en parlak bir Sahife-i Tevhîd olan
           Semavatı en başta zikretmelerinden, en başta ona başlamak muvafıktır.

               Evet,  bu  dünya  memleketine  ve  misafirhanesine  gelen  herbir
           misafir,  gözünü  açıp  baktıkça  görür  ki:  Gayet  keremkârane  bir
           Ziyafetgâh ve gayet san'atkârane bir Teşhirgâh ve gayet haşmetkârane
           bir Ordugâh ve Tâlimgâh ve  gayet  hayretkârane ve  şevk-engizane bir
           Seyrangâh ve Temaşagâh ve gayet mânidarane ve hikmetperverane bir
           Mütalâagâh  olan  bu  güzel  Misafirhanenin  Sahibini  ve  bu  Kitab-ı
           Kebîrin  Müellifini  ve  bu  muhteşem  memleketin  Sultanını  tanımak  ve
           bilmek için şiddetle merak ederken, en başta göklerin, Nur  yaldızı ile
           yazılan güzel yüzü görünür. "Bana bak aradığını sana bildireceğim!"
           der. O da bakar görür ki:
   98   99   100   101   102   103   104   105   106   107   108