Page 169 - Risale-i Nur - Şualar
P. 169

7.  ŞUÂ  - ÂYET-ÜL - KÜBRÂ                                                                                               171


           izah ve isbat etmesine binaen, kısa bir suretini bir temsil ile göstereceğiz;
           şöyle ki:

               Meselâ  ve  faraza;  hârika  ve  cihangir  bir  Zât,  dörtyüz  bin  ayrı  ayrı
           milletlerden,  taifelerden  bir  ordu  teşkil  etse,  her  milletin  ve  her  taifenin
           neferlerine aid elbiselerini, hem silâhlarını, hem yemeklerini, hem talimat
           hem terhisatlarını, hem hidematlarını, birbirinden ayrı ayrı, hem çeşit çeşit
           olarak  bütün  o  muhtelif  cihazatı  noksansız,  kusursuz,  yanlışsız,  hatasız,
           vakti  vaktine,  gecikmeden,  karıştırmadan  kemal-i  intizamla  ve  gayet
           mükemmel bir tarzda o mu'cizatlı Kumandan verse; elbette o gayet geniş
           ve karışık ve ince ve müvazeneli ve kesretli ve adaletli İdareye, o hârika
           kumandanın  fevkalâde  Kudretinden  başka  hiçbir  sebeb  elini  uzatamaz.
           Eğer uzatsa, muvazeneyi bozar ve karıştırır.

               Aynen öyle de, gözümüzle görüyoruz ki; bir Dest-i Gaybî her baharda
           dörtyüz bin muhtelif nevilerden mürekkeb bir muhteşem orduyu İcad edib
           İdare  ediyor.  Kıyamete  nümune  olan  güz  mevsiminde,  o  dörtyüz  binden
           üçyüz  bin  nebatî  ve  hayvanî  nevilerini  vefatlar  suretinde  ve  mevtler
           namında  terhis  edib  vazifelerinden  paydos  ediyor.  Ve  Haşr  ve  Neşre
           nümune  olan  baharda  Haşr-i  A'zamın  üçyüz  bin  misalini  -birkaç  hafta
           zarfında-  kemal-i  intizamla  inşa  edib,  hattâ  birtek  ağaçta  dört  küçük
           Haşirleri, yani kendini ve yapraklarını ve çiçeklerini ve meyvelerini, gitmiş
           baharın  aynı  gibi  neşirlerini  gözümüze  gösterdikten  sonra,  o  dörtyüz  bin
           enva'a  baliğ  olan  Ordu-yu  Sübhanînin  her  nev'e,  her  taifeye  mahsus  ve
           münasib ayrı ayrı Rızıklarını ve çeşit çeşit müdafaa silâhlarını ve ayrı ayrı
           libaslarını ve ayrı ayrı talimlerini ve terhislerini ve ayrı ayrı bütün cihazat
           ve  levazımatlarını,  kemal-i  intizamla,  sehivsiz,  hatasız,  karıştırmadan  ve
           hiçbirini unutmadan, umulmadık yerlerden vakti-vaktine vermekle Kemal-i
           Rububiyet ve Hâkimiyet ve Hikmet içinde Vahdaniyetini ve Ehadiyetini ve
           Ferdiyetini  ve  nihayetsiz  İktidarını  ve  hadsiz  Rahmetini  isbat  ederek,  bu
           Tevhid Fermanını zemin yüzünde, her bahar sahifesinde, Kalem-i Kader ile
           yazar.  Bizim  seyyah,  yalnız  bir  baharda  bu  fermanın  birtek  sahifesini
           okuduktan sonra, nefsine dedi ki: Böyle her baharda Haşr-i Ekberden daha
           garib  binlerle  Haşirleri  İnşa  eden,  mükâfat  ve  mücazat  için  Kudretine
           nisbeten  bir  bahardan  daha  kolay  olan  Haşri  yapacağını  ve  Kıyameti
           getireceğini umum Enbiyasına binlerle defa va'd ve ahdeden ve Kur'anda
           Haşrin vukuuna binlerle işaretle
   164   165   166   167   168   169   170   171   172   173   174