Page 166 - Risale-i Nur - Şualar
P. 166

168                                                                                                                                  ŞUÂLAR


              Fenn-i  nebatat  ve  fenn-i  hayvanatın  şehadetiyle  ve  tedkikat-ı
          amîkasıyla,  bu  Feth-i  Suverde  öyle  bir  ihata  ve  şümul  ve  san'at  var  ki;
          birtek Vâhid-i Ehad'den ve herşeyde herşeyi görebilecek ve yapabilecek bir
          Kadîr-i  Mutlak'tan  başka  hiçbir  şey  bu  cem'iyetli  ve  ihatalı  Fiile  sahib
          olamaz.  Çünki  bu  Feth-i  Suver  Fiili  ise,  her  yerde  ve  her  anda  bulunan,
          nihayetsiz bir Kudretin içinde nihayet derecede bir Hikmet, bir dikkat, bir
          ihata ister. Ve böyle bir Kudret ise, ancak bütün Kâinatı İdare eden birtek
          Zâtta bulunabilir.

              Evet meselâ mezkûr Âyetlerin ferman ettikleri gibi; üç karanlık içinde
          bütün  vâlidelerin  erhamında  İnsanların  suretlerini  ayrı  ayrı,  mizanlı,
          imtiyazlı,  zînetli  ve  intizamlı  olarak,  hem  şaşırmadan,  yanlış  etmeden,
          karıştırmadan basit bir maddeden açmak ve yaratmak olan  Fettahiyet ve
          umum  rûy-i  zeminde  aynı  Kudret,  aynı  Hikmet,  aynı  San'atla  umum
          İnsanları ve hayvanları ve nebatları ihata eden bu Feth-i Suver Hakikatı;
          Vahdaniyetin en kuvvetli bir Bürhanıdır. Çünki ihata etmek bir Vahdettir,
          şirke  yer  bırakmaz.  Ve  Birinci  Bab'da  Vücub-u  Vücuda  şehadet  eden
          ondokuz Hakikat nasılki Vücudlarıyla Hâlık'ın Vücuduna delalet ederler;
          öyle de, ihatalarıyla da Vahdete şehadet ederler.

              Bizim yolcunun üçüncü menzilde gördüğü

              İKİNCİ  HAKİKAT:  "Rahmaniyet"  Hakikatıdır.  Yani:  Gözümüzle
          görüyoruz, Birisi var ki, bize zemin yüzünü Rahmetin binlerle hediyeleri
          ile  doldurmuş..  bir  ziyafetgâh  yapmış  ve  Rahmaniyetin  yüzbinlerle  ayrı
          ayrı  lezzetli  taamları  içinde  dizilmiş  bir  sofra  etmiş  ve  zemin  içini
          Rahîmiyet ve Hakîmiyetin binlerle kıymetdar İhsanlarını câmi' bir mahzen
          yapmış. Ve zemini devr-i senevîsinde bir ticaret gemisi hükmünde her sene
          Âlem-i Gaybdan levazımat-ı insaniye ve hayatiyenin yüzbin çeşitlerinden
          en güzellerini içine alarak yüklenmiş bir nevi sefine veya şimendifer gibi
          ve her baharı ise, erzak ve elbisemizi taşıyan bir vagon hükmünde olarak
          bizlere gönderir. Bizi gayet rahîmane beslettirir. Ve bütün o Hediyelerden,
          o Nimetlerden istifade etmemiz için bize de yüzlerle ve binlerle iştihalar,
          ihtiyaçlar, duygular, hissiyatlar, hisler vermiş.

              Evet  Âyet-i  Hasbiyeye  dair  olan  Dördüncü  Şua'da  izah  ve  isbat
          edildiği gibi, bize öyle bir mide vermiş ki, hadsiz taamlardan lezzet alır. Ve
          öyle bir Hayat İhsan etmiş ki, duyguları ile -bir sofra-i
   161   162   163   164   165   166   167   168   169   170   171