Page 162 - Risale-i Nur - Şualar
P. 162

164                                                                                                                                  ŞUÂLAR


          Hem madem dünyanın her tarafında tasarruf eden ve nakışları ve cilveleri
          görünen "Hakîm, Rahîm, Musavvir, Müdebbir, Muhyî, Mürebbi" gibi
          İsimler  ve  "Hikmet  ve  Rahmet  ve  İnayet"  gibi  Şe'nler  ve  "Tasvir  ve
          Tedvir  ve  Terbiye"  gibi  Fiiller  birdirler.  Her  yerde  aynı  İsim,  aynı  Fiil
          birbiri  içinde,  hem  nihayet  mertebede,  hem  ihatalıdırlar.  Hem  birbirinin
          nakşını  öyle  tekmil  ederler  ki;  güya  o  İsimler  ve  o  Fiiller  ittihad  edib,
          Kudret Ayn-ı Hikmet ve Rahmet ve Hikmet Ayn-ı İnayet ve Hayat oluyor.
          Meselâ, Hayat verici İsmin bir şeyde Tasarrufu göründüğü anda, Yaratıcı ve
          Tasvir  edici  ve  Rızk  verici  gibi çok  İsimlerin  aynı  anda,  her  yerde,  aynı
          sistemde Tasarrufatları görünüyor. Elbette ve elbette ve bedahetle şehadet
          eder ki; o ihatalı İsimlerin Müsemması ve her yerde aynı tarzda görünen
          şümullü Fiillerin Fâili Birdir; Tektir, Vâhiddir, Ehaddir. انقَّدص  َ َ  ٌ ٌو  ٌ َانم ٌ ٰا!
                                                              َ ْ
                                                                      ِّ َ
              Hem  madem  masnuatın  maddeleri  ve  mayeleri  olan  unsurlar  zemini
          ihata ederler. Ve mahlukattan, Vahdeti gösteren çeşit çeşit sikkeleri taşıyan
          nevilerin  herbiri bir iken rûy-i zeminde intişar edib istila ederler. Elbette
          bedahetle  isbat  eder  ki;  o  unsurlar  müştemilatıyla  ve  o  neviler  efradıyla
          birtek Zâtın malıdır, mülküdür. Ve öyle bir Vâhid-i Kadîr'in masnuları ve
          hizmetkârlarıdır ki; o koca istilacı unsurları, gayet itaatli bir hizmetçi ve o
          zeminin  her  tarafına  dağılan  nevileri  gayet  intizamlı  bir  nefer  hükmünde
          istihdam eder.

                   Bu Hakikat dahi Risalet-ün Nur'da isbat ve izah edildiğinden, burada
          bu kısa işaretle iktifa ediyoruz. Bizim yolcu, bu beş Hakikatten aldığı Feyz-
          i  İmanî  ve  Zevk-i  Tevhidî  neş'esiyle  müşahedatını  hülâsa  ve  hissiyatını
          tercüme ederek, Kalbine diyor:

                 Bak Kitab-ı Kâinatın safha-i rengînine!
                 Hâme-i Zerrin-i Kudret, gör ne tasvir eylemiş.
                 Kalmamış bir nokta-yı muzlim çeşm-i dil erbabına,
                 Sanki Âyatın Huda, Nur ile tahrir eylemiş.

          Hem bil ki:

                 Kitab-ı Âlemin evrakıdır eb'ad-ı nâmahdud,
                 Sütur-u hâdisat-ı dehrdir âsâr-ı nâma'dud.
                 Yazılmış Destgâh-ı Levh-i Mahfuz-u Hakikatta
                 Mücessem lafz-ı manidardır, Âlemde her mevcud.
   157   158   159   160   161   162   163   164   165   166   167