Page 165 - Risale-i Nur - Şualar
P. 165
7. ŞUÂ - ÂYET-ÜL - KÜBRÂ 167
mübarek adedi olan otuzüç mertebesine iblağ etmek fikriyle, bu ibret-
ِ
ِ
۪
gâhın bir Üçüncü menzilini daha görmek için ميح َّ ٌ رلاٌِنمحرلاٌ ٌ للّاٌِمبِ
ٰ ْ َّ
ٰ
ْ
'in anahtarı ile Zîhayat Âlemindeki İdare ve İaşe-i Rabbaniyenin
kapısını çalmalıyız ve açmalıyız diyerek, mahşer-i acaib ve mecma-i
garaib olan bu üçüncü menzilin kapısını istirhamla çaldı,
ِ
ِ
حاَّتفْلاٌللّا ٌِم ٌ ٌ بِ ile açtı. Üçüncü menzil göründü. Girdi, gördü ki:
َ
ٰ
ْ
Dört Hakikat-ı Muazzama ve muhita o menzili ışıklandırıyorlar ve
güneş gibi Tevhidi gösteriyorlar.
BİRİNCİ HAKİKAT: "Fettahiyet" Hakikatıdır. Yani: Fettah
İsminin Tecellisiyle basit bir maddeden ayrı ayrı, çeşit çeşit, hadsiz
muntazam suretlerin, beraber, her tarafta bir anda, bir Fiil ile açılmasıdır.
Evet nasılki umum Kâinatın bağistanında ayrı ayrı hadsiz mevcudatı;
çiçekler misillü, Fettah ismiyle her birisine münasib bir tarz-ı muntazam
ve bir şahsiyet-i mümtaze Kudret-i Fâtıra açmış, vermiş. Aynen öyle de,
fakat daha mu'cizatlı olarak; zemin bahçesinde dörtyüz bin Enva'-ı
Zîhayata dahi, her birisine gayet san'atlı ve hikmetli bir suret-i mevzune ve
müzeyyene ve mümtaze vermiş...
ِ
ِ
ِ
ٍ
ِ
ٍ
ً
ٌث ٌ ٰلاثٌتامه ٌ ٌ ۪ فِ ٌ لهظ ٍقْلخٌدعبٌنمٌاقْلخٌمهكتا ٌ همهاٌنوهطب ٌ ۪ فِ ٌ ٌمهكقهلخي
َ َّ
َ
َ
َ ْ
ْ ه ْ َ
َ
ه
ْ َ ْ
َٓ ِ
ِ
ٌَلٌ َ ٰ َّ ِ ۞ ٌ ٌنوفرصتٌا ٌ نَافٌوه ٌَّلاٌه ٌ ا ٌ ٰل ٌَل ٌكْلمْلاٌهَلٌمهكبرٌ ٌ للّاٌمهكل ِ ٌ ذ ٰ
ٌ للّاٌنا
َ ه َ ه
َ
ه ٰ ه
ه ْ ُّ َ
ٰ َ َ ه
ه ه
ْ
ِ
۪
ِ
ِ
ِ
ٌفٌِمهكرِوصي ٌ ىذَّلا ٌوه ِ ٌ م ٌ َٓ ا ٌء ۞ ٌ ٌ سل ٌ ا ٌ فٌِ ٌ َلو ٌ ٌ ضر ْ ٌ َلْا ٌ ء ٌ ۪ فِ ٌ ٌ َ شٌَهي ٌ َلعٌ ٌ فخي
َّ َ
ٰ ْ َ
َ
ْ ه َ ه
َ ه
َ ْ
ْ
ِّ
ٌ مي ٌ كحْلا ٌزي ٌ ۪زعْلا ٌوه ٌَّلا َ ٌ ٰلا ٌ ه ٌ ٌَل ٌء ٌ َٓ ايٌُفيَكٌِماحرَل ٌ ْا
َٓ ِ
ِ
۪
َ
ه
َ ه
َ ه
َ َ َ ْ
َ ْ
ه
Âyetlerin ifadesiyle Tevhidin en kuvvetli delili ve Kudretin en hayretli
Mu'cizesi, suretleri açmasıdır. Bu Hikmete binaen, Feth-i Suver Hakikatı
tekrar ile -birkaç suretlerde- Risalet-ün Nur'da ve bilhassa bu Risalenin
İkinci Makamı'nın Birinci Babında altıncı ve yedinci mertebelerinde
isbat ve beyan edilmesinden onlara havale edib, burada bu kadar deriz ki: