Page 160 - Risale-i Nur - İman ve Küfür Muvazeneleri
P. 160

162                                                        ÎMAN VE KÜFÜR MUVAZENELERİ


            tabiata masdariyet verip, binler Hikmet-i  Âliyeyi ifade eden
            ve  herbiri  birer  Mektubat-ı  Samedaniye  hükmünde  olan
            mevcudatın bir kısmını ona mal eder.

                   Hem  Onuncu  Söz'de  isbat  edildiği  gibi,  Cenab-ı  Hak
            bütün  Esmasıyla  ve  Kâinat  bütün  Hakaikıyla  ve  Silsile-i
            Nübüvvet  bütün  Tahkikatıyla  ve  Kütüb-ü  Semaviye  bütün
            Âyâtıyla  gösterdikleri  Haşir  ve  Âhiret  kapısını  bulmayıp,
            Haşri nefyedip, Ervahlara bir ezeliyet isnad etmişler. İşte bu
            hurafatlara sair mes'elelerini kıyas edebilirsin. Evet şeytanlar,
            güya  ene'nin  gaga  ve  pençesiyle  dinsiz  feylesoflarının
            akıllarını  havaya  kaldırıp  dalalet  derelerine  atıp  dağıtmıştır.
            Küçük  Âlemde  ene,  büyük  Âlemde  tabiat  gibi  tağut-
            lardandır.

                      ِ                ِ   ِ      ِ      ِ
                                              ِ
                            ِ
                  َلا    قثوْلا  ةﻭﺮعْل اب كﺴمتﺳا دقف     لِلّاب  نﻣءوي ﻭ     توغا    اب ﺮفْﻜي نمف
                                                                 ِ َّطل
                                َ ْ َ
                                                                   ْ ن َ ْ َ َ
                              َ
                                            ه َ
                                                            ن
                                        َ
                                                ْ ْ ن َ
                ٰ ْ ن
                       َ ْ ن
                                    ْ
                                                        ِ
                                  ۪
                                       ۪
                                 مﻴﻠع عﻴمﺳ     لِلّا     ﻭ اهَل ﻡاﺼفﻧا
                                               َ َ َ
                                           ن ه
                               ٌ
                                                      َ ْ
                                  َ ٌ
                                         َ
                   Geçen  Hakikatı  tenvir  edecek  bir  seyahat-ı  hayaliye
            suretinde  nim-manzum  olarak  "Lemaat"ta  yazdığım  bir
            vakıa-i  misaliyenin  mealini  şurada  zikretmeğe  münasebet
            geldi. Şöyle ki:

                   Bu  Risalenin Te'lifinden  sekiz  sene  evvel  İstanbul'da,
            Ramazan-ı Şerifte, meslek-i felsefe ile  münasebette bulunan
            Eski Said'in Yeni Said'e inkılab edeceği bir hengâmdadır ki,
            Fatiha-i Şerife'nin âhirinde

                                                                         ِ
                  ۪
                                                  ِ
                                   ِ
                             ِ
               يلآضلا  َلا ﻭ مهﻴَﻠع بو   ضغمْلا ِيَْغ مهﻴَﻠع تمعﻧَا    ني   َ ْ  ۪    َّلا   ذ   َطا   ﺮص
                    َ
                                                                       َ
                                                 ْ ْ َ َ ْ َ
                                      ن ْ َ
                          َ ْ ْ َ
                                             ْ

            ile  işaret  ettiği  üç  mesleği  düşünürken  şöyle  bir  vakıa-i
            hayaliye,  bir  hâdise-i  misaliye,  rü'yaya  benzer  bir  hâdise
            gördüm ki:
   155   156   157   158   159   160   161   162   163   164   165