Page 37 - Münafığın Derin Karanlığı
P. 37
ad nan o k t ar (haru n y ahy a)
gamberin sözlerinin çoğunu kavrayıp anlamadıklarını'; yani 'anlattıklarının
kendilerini ilgilendirmediğini bu yüzden de söylediklerinin sadece işlerine gelen
kısımlarını kavradıklarını' ifade etmişlerdir. Ayrıca Peygambere, kendisini küfrün
arasında 'güçsüz biri olarak gördüklerini' belirtmişlerdir (Peygamberi tenzih ede-
riz).
Münafıkların bu çarpık kanaatlerinin tek sebebi, 'küfrün Allah'tan bağımsız
bir güç olduğunu sanmaları'dır. Allah'ın sonsuz gücünü takdir edemedikleri için,
zahiren 'gördükleri şartlara göre' bir değerlendirme yaparlar. Küfri sistemler, derin
devletler, maddi yönden, çevre ve itibar yönünden onlara daha güçlü gibi görünür.
Müslümanların ise, dünyaya hakim olan tüm bu güç odakları içerisinde, sadece
küçük bir topluluk olarak yer aldığını düşünürler.
Oysaki küfrün çoğunlukta, Müslümanların ise az sayıda olması Allah'ın özel
olarak yarattığı bir kanunudur. Ve Müslümanların sayıca küçük oldukları yerde,
Allah'ın sonsuz gücü tecelli etmektedir. Çünkü Allah, elçilerini ve Kendisi'nden
yana olan inanan kullarını sonsuz gücüyle desteklemektedir. Küfürdeki güçlü
gibi görünen tüm şeytani yapılanmaları yaratan ve onların her attıkları adımı
kontrol eden Allah'tır. Onlar gibi dünyadaki tüm insanları, toplumları, kuruluşları,
ülke yöneticilerini yaratan ve adım adım her yaptıkları işi, her söyledikleri sözü
yönlendiren tek güç de, yine yalnızca Allah'tır. Tarih boyunca Allah'ın Adetullahı
ve imtihan ortamının bir gereği olarak inkar edenler her dönemde inananlardan
sayıca fazla olmuştur. Ancak işte Allah'ın sonsuz gücü ve kudreti her zaman, bu
sayıca az olan, samimi iman eden insanlardan yana olmuştur.
Tüm bu gerçeklerden gafil olan münafıklar ise, güçlü gördükleri küfürdeki
dostlarına kendilerini beğendirebilmek ve onların biraz olsun dikkatlerini çekebilmek
için inanılmaz bir efor sarf ederler. Her fırsatta onların dünya görüşlerini, ideallerini,
fikirlerini ne kadar iyi benimsediklerini ve ne kadar iyi bir taraftar olduklarını is-
patlayıp bu insanların gözüne girmeye çalışırlar.
Ancak bilindiği gibi, samimiyetsizlik üzerine kurulu hiçbir yakınlık asla
kalıcı olamaz ve yıkılmaya mahkumdur. Nitekim, Müslümanlar bu güçlü görünen
şeytani yapılanmaların oyunlarını bozup, onların şeytani düzenlerini deşifre ettik-
lerinde, münafıklar da hemen taraf değiştirirler. Hatta menfaatleri açısından gerekli
görürlerse, onların ciddi birer muhalifi konumuna dahi gelebilirler. Ve sonrasında
da, kendilerine menfaat elde edebilecekleri başka odaklar aramaya başlarlar. Çünkü
kim güçlüyse o tarafa dönen münafığın yandaşlığı, taraftarlığı, dostluğu, yakınlığı
sadece göstermelik, samimiyetsiz ve ikiyüzlü bir oyundan ibarettir.
35