Page 164 - Risale-i Nur - Muhakemat
P. 164

166                                                                                                  MUHÂKEMAT



                                     H â t i m e


                  Ey benim Kelâmımı mütalaa eden zevat!.. Geniş bir fikir ile
           ve müteyakkız bir nazar ile ve müvazeneli bir basiretle.. Mecmu-u
           Kelâmımı yani Mesalik-i Hamseyi muhit bir daire veya müstedir bir
           sur  gibi  nazara  alınız,  Muhammed  Aleyhissalâtü  Vesselâm'ın
           Nübüvvetine merkez gibi temaşa ediniz. Veyahut sultanın etrafına
           halka tutmuş olan asakir-i müteavinenin nazarıyla bakınız! Tâ ki bir
           taraftan  hücum  eden  evhamı,  mütecavibe  ve  müteavine  olan
           cevanib-i saire  def'  edebilsin.  İşte  şu  halde  Japonların  suali  olan

                   ِ ِ
                                       ِ ِ
                     هيَلا اننوعدت  ىذ   َّل    ا ه ٰللاْا دوجو  ٰلٰع حضاوْلا     لي     لَّدلا  ام
                                           ِ
                                                      ِ
                                                            ُ
                        َ َ ُ ْ َ
                                                         َ
                                                                    َ
                                             ُ ُ
                                                  َ ُ
                    ْ
           ye karşı derim: İşte Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm...

                  İşaret  ve  İrşad  ve  Tenbih:  Vakta  Kâinat  tarafından,
           Hükûmet-i Hilkat canibinden müstantık ve sâil sıfatıyla gönderilen
           fenn-i  hikmet,  istikbale  teveccüh  eden  nev'-i  beşerin  talîalarına
           rastgelmiş; birden fenn-i hikmet şöyle bir takım sualleri irad etmiş
           ki: "Ey insan evlâdları!.. Nereden geliyorsunuz?.. Kimin  Emriyle..
           Ne  edeceksiniz?.  Nereye  gideceksiniz?..  Mebdeiniz  nereden?.  Ve
           müntehanız nereyedir?" O vakit nev'-i beşerin Hatib ve Mürşid ve

           Reisi  olan  Muhammed  Aleyhissalâtü  Vesselâm  ayağa  kalkarak,
           Hükûmet-i  Hilkat  canibinden  gelen  fenn-i  hikmete  şöyle  cevab
           vermiştir ki: "Ey müstantık efendi! Biz maaşir-i mevcudat, Sultan-ı
           Ezel'in Emriyle, Kudret-i İlahiyenin dairesinden memuriyet sıfatıyla
           gelmişiz. Şu Hulle-i Vücudu bize giydirerek ve şu Sermaye-i Saadet
           olan  İstidadatı   veren,   Cemi' - i  Evsaf - ı  Kemaliye   ile   muttasıf
   159   160   161   162   163   164   165   166   167   168   169