Page 32 - Risale-i Nur - Muhakemat
P. 32
34 MUHÂKEMAT
tenfir yolunda Zecr-i Şer'î ile kanaat etmeden öyle birşey demiş ki,
yazmasından ben hicab ettim. Yazdıktan sonra çizdim. Ey herif! Bu
sözlerinle Şeriata adavet ediyorsun. Faraza sadîk olsan, sadîk-ı
ahmak olursun. Adüvv-üd dinden daha muzırsın.
H â t i m e
Ey hariçten ve uzaktan İslâmiyeti tenkid etmeye çalışan
insafsızlar!.. Aldanmayın.. muhakeme edin.. nazar-ı sathî ile iktifa
etmeyiniz... Zira şu sizin bahanelerinize sebeb olanlar, Lisan-ı
Şeriatte ülema-i sû' ile müsemmadırlar. Onların müvazenesizlik,
zahirperestliklerinden neş'et eden hicabın maverasına bakınız.
Göreceksiniz ki: Herbir Hakikat-ı İslâmiye necm-i münir gibi
Bürhan-ı Neyyirdir. Nakş-ı Ezel ve Ebed üzerinde görünüyor. Evet
Kelâm-ı Ezelîden gelen Ebede gidecektir. Fakat esefa! Hubb-u nefis
ve tarafdar-ı nefis ve acz ve enaniyetten neş'et eden teberri-i nefis ile
kendi kabahatini başkasına atıyor. Şöyle yanlışa muhtemel olan
sözünü veya hataya kabil olan fiilini, bir büyük zâta veyahut
muteber bir Kitaba, hattâ bazan Dine, çok defa Hadîse, en nihayet
Kadere isnad etmekle, kendini teberri etmek istiyor. Hâşâ sümme
hâşâ... Nurdan zulmet gelmez. Kendi âyinesinde görülen yıldızları
setretse de, Semadaki yıldızları setredemez. Fakat kendi göremez.
Ey mu'teriz ağa!.. Ağlamak isteyen çocuk gibi veya intikam
isteyen kînedar düşman gibi bahane mahane aramakla hilaf-ı şeriatla
vücuda gelen ahvali ve sû'-i tefehhümden neş'et eden şübehatı sened
tutmak, İslâmiyete leke getirmek pek büyük insafsızlıktır. Zira bir
Müslimin herbir sıfatı İslâmiyetten neş'et etmek lâzım gelmez.