Page 129 - Resullerin Mücadelesi
P. 129

Adnan Oktar (Harun Yahya)


             nüş tü ğü nü id dia et miş ti. (B. G. Ranganathan, Origins?, Pennsylvania: The
             Banner Of Truth Trust, 1988.)
                Ama Men del'in keş fet ti ği ve 20. yüz yıl da ge li şen ge ne tik bi li miy le ke -
             sin le şen ka lı tım ka nun la rı, ka za nıl mış özel lik le rin son ra ki ne sil le re ak ta -

             rıl ma sı ef sa ne si ni ke sin ola rak yık tı. Böy le ce do ğal se lek si yon "tek ba şı na"
             ve do la yı sıy la tü müy le et ki siz bir me ka niz ma ola rak kal mış olu yor du.


                Neo-Dar wi nizm ve Mu tas yon lar
                Dar wi nist ler ise bu du ru ma bir çö züm bu la bil mek için 1930'la rın son -
             la rın da, "Mo dern Sen te tik Te ori"yi ya da da ha yay gın is miy le neo-Dar wi -

             nizm'i or ta ya at tı lar. Neo-Dar wi nizm, do ğal se lek si yo nun ya nı na "fay da lı
             de ği şik lik se be bi" ola rak mu tas yon la rı, ya ni can lı la rın gen le rin de rad yas -
             yon gi bi dış et ki ler ya da kop ya la ma ha ta la rı so nu cun da olu şan bo zul ma -
             la rı ek le di. Bugün de hala bilimsel olarak geçersiz olduğunu bilmelerine
             rağmen, Darwinistlerin savunduğu model neo-Darwinizm'dir. Teori, yer-
             yüzünde bulunan milyonlarca canlı türünün, bu canlıların, kulak, göz, ak-
             ciğer, kanat gibi sayısız kompleks organlarının "mutasyonlara", yani
             genetik bozukluklara dayalı bir süreç sonucunda oluştuğunu iddia etmek-
             tedir. Ama teoriyi çaresiz bırakan açık bir bilimsel gerçek vardır: Mutas-

             yonlar canlıları geliştirmezler, aksine her zaman için canlılara zarar
             verirler.
                Bunun nedeni çok basittir: DNA çok kompleks bir düzene sahiptir. Bu
             molekül üzerinde oluşan herhangi bir tesadüfi etki ancak zarar verir. Ame-
             rikalı genetikçi B. G. Ranganathan bunu şöyle açıklar:

                Mu tas yon lar kü çük, ras ge le ve za rar lı dır lar. Çok en der ola rak mey da na
                ge lir ler ve en iyi ih ti mal le et ki siz dir ler. Bu üç özel lik, mu tas yon la rın ev -
                rim sel bir ge liş me mey da na ge ti re me ye ce ği ni gös te rir. Za ten yük sek de -
                re ce de özel leş miş bir or ga niz ma da mey da na ge le bi le cek rast lan tı sal bir


                                          127
   124   125   126   127   128   129   130   131   132   133   134