Page 130 - Resullerin Mücadelesi
P. 130

Resullerin Mücadelesi


                de ği şim, ya et ki siz ola cak tır ya da za rar lı. Bir kol sa atin de mey da na ge -
                le cek ras ge le bir de ği şim kol sa ati ni ge liş tir me ye cek tir. Ona bü yük ih ti -
                mal le za rar ve re cek ve ya en iyi ih ti mal le et ki siz ola cak tır. Bir dep rem bir
                şeh ri ge liş tir mez, ona yı kım ge ti rir. (Charles Darwin, The Origin of Spe-
                cies: A Facsimile of the First Edition, Harvard University Press, 1964, s.
                179)

                Nitekim bugüne kadar hiçbir yararlı, yani genetik bilgiyi geliştiren mu-
             tasyon örneği gözlemlenmedi. Tüm mutasyonların zararlı olduğu görüldü.
             Anlaşıldı ki, evrim teorisinin "evrim mekanizması" olarak gösterdiği mu-
             tasyonlar, gerçekte canlıları sadece tahrip eden, sakat bırakan genetik olay-
             lardır. (İnsanlarda mutasyonun en sık görülen etkisi de kanserdir.) Elbette

             tahrip edici bir mekanizma "evrim mekanizması" olamaz. Doğal seleksi-
             yon ise, Darwin'in de kabul ettiği gibi, "tek başına hiçbir şey yapamaz." Bu
             gerçek bizlere doğada hiçbir "evrim mekanizması" olmadığını göstermek-
             tedir. Evrim mekanizması olmadığına göre de, evrim denen hayali süreç
             yaşanmış olamaz.


                Fo sil Ka yıt la rı:
                Ara Form lar dan Eser Yok
                Evrim teorisinin iddia ettiği senaryonun yaşanmamış olduğunun en

             açık göstergesi ise fosil kayıtlarıdır.
                Evrim teorisinin bilim dışı iddiasına göre bütün canlılar birbirlerinden
             türemişlerdir. Önceden var olan bir canlı türü, zamanla bir diğerine dö-
             nüşmüş ve bütün türler bu şekilde ortaya çıkmışlardır. Teoriye göre bu dö-
             nüşüm yüz milyonlarca yıl süren uzun bir zaman dilimini kapsamış ve
             kademe kademe ilerlemiştir.
                Bu durumda, iddia edilen uzun dönüşüm süreci içinde sayısız "ara tür-

             ler"in oluşmuş ve yaşamış olmaları gerekir.


                                          128
   125   126   127   128   129   130   131   132   133   134   135