Page 139 - Resullerin Mücadelesi
P. 139
Adnan Oktar (Harun Yahya)
çevredeki sesleri kulak kepçesi vasıtasıyla toplayıp orta kulağa iletir; orta
kulak aldığı ses titreşimlerini güçlendirerek iç kulağa aktarır; iç kulak da
bu titreşimleri elektrik sinyallerine dönüştürerek beyne gönderir. Aynen
görmede olduğu gibi duyma işlemi de beyindeki duyma merkezinde ger-
çekleşir.
Gözdeki durum kulak için de geçerlidir, yani beyin, ışık gibi sese de
kapalıdır, ses geçirmez. Dolayısıyla dışarısı ne kadar gürültülü de olsa bey-
nin içi tamamen sessizdir. Buna rağmen en net sesler beyinde algılanır.
Ses geçirmeyen beyninizde bir orkestranın senfonilerini dinlersiniz, ka-
labalık bir ortamın tüm gürültüsünü duyarsınız. Ama o anda hassas bir
cihazla beyninizin içindeki ses düzeyi ölçülse, burada keskin bir sessizliğin
hakim olduğu görülecektir. Net bir görüntü elde edebilmek ümidiyle tek-
noloji nasıl kullanılıyorsa, ses için de aynı çabalar onlarca yıldır sürdürül-
mektedir. Ses kayıt cihazları, müzik setleri, birçok elektronik alet, sesi
algılayan müzik sistemleri bu çalışmalardan bazılarıdır. Ancak, tüm tek-
nolojiye, bu teknolojide çalışan binlerce mühendise ve uzmana rağmen
kulağın oluşturduğu netlik ve kalitede bir sese ulaşılamamıştır.
En büyük müzik sistemi şirketinin ürettiği en kaliteli müzik setini dü-
şünün. Sesi kaydettiğinde mutlaka sesin bir kısmı kaybolur veya az da olsa
mutlaka parazit oluşur veya müzik setini açtığınızda daha müzik başla-
madan bir cızırtı mutlaka duyarsınız. Ancak insan vücudundaki teknolo-
jinin ürünü olan sesler son derece net ve kusursuzdur. Bir insan kulağı,
hiçbir zaman müzik setinde olduğu gibi cızırtılı veya parazitli algılamaz;
ses ne ise tam ve net bir biçimde onu algılar. Bu durum, insan yaratıldığı
günden bu yana böyledir. Şimdiye kadar insanoğlunun yaptığı hiçbir gö-
rüntü ve ses cihazı, göz ve kulak kadar hassas ve başarılı birer algılayıcı
olamamıştır. Ancak görme ve işitme olayında, tüm bunların ötesinde, çok
büyük bir gerçek daha vardır.
137