Page 178 - Risale-i Nur - Mektubat
P. 178

180                                                                                                              MEKTUBÂT


          O zamanın inadcı kureyş müşrikleri, şu Âyetin verdiği habere karşı inkâr
          ile mukabele etmemişler, belki yalnız "sihirdir" demişler. Demek kâfirlerce
          dahi Kamer'in İnşikakı kat'îdir. Şu Mu’cize-i Kübrayı, Şakk-ı Kamer'e dair
          yazdığımız  Otuzbirinci  Söz'e  Zeyl  olan  Şakk-ı  Kamer  Risalesi'ne  havale
          ederiz.

                 Hem Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, nasılki Arz ahalisine
          İnşikak-ı Kamer Mu’cizesini göstermiş; öyle de Semavat Ahalisine Mi'rac
          Mu’cize-i Ekberini göstermiştir. İşte Mi'rac denilen şu Mu’cize-i A'zamı,
          Otuzbirinci  Söz  olan  Mi'rac  Risalesi'ne  havale  ederiz.  Çünki  o  Risale,  o
          Mu’cize-i  Kübrayı,  ne  kadar  nuranî  ve  âlî  ve  doğru  olduğunu  kat'î
          bürhanlarla,  hattâ  mülhidlere  karşı  da  isbat  etmiştir.  Yalnız  Mu’cize-i
          Mi'racın Mukaddimesi olan Beyt-ül Makdis seyahatı ve sabahleyin kureyş
          kavmi, Ondan Beyt-ül Makdis'in tarifatını istemesi üzerine hasıl olan bir
          Mu’cizeyi bahsedeceğiz. Şöyle ki:

                 Mi'rac gecesinin sabahında, Mi'racını kureyş'e haber verdi. kureyş
          tekzib etti. Dediler: "Eğer Beyt-ül Makdis'e gitmiş isen, Beyt-ül Makdis'in
          kapılarını  ve  duvarlarını  ve  ahvalini  bize  tarif  et!"  Resul-i  Ekrem
          Aleyhissalâtü Vesselâm Ferman ediyor ki:
                    ِ ِ
                                                   ِ
               فشَك َ َ      و    سد   قمْلا  ت ْ َ َ        ڋ     يب    للّا   ى ڌ  ج   ف   ًطق هَل   ثم بر   ْۥ   َ ۊ     َا  ْ  اب    ا  ْ      رَك    ت    ر   ب    َكف َ َ ْ ُ
                                   ُ ٍ
                                              َ
                                                  ْ ُ
                                           َ َ
            َ
                       ْ َ
                                                      ْ ُ
                       هيَل ِ ِ    ا    رُظ   نَا  انَا و هت   ع ً    نف ه   تيَار     ٶح    ي   ن  ه  َ َ ْ َ ُ      بو      ٸيب     ب   ج   حْلا
                                      َ َ َ ُ
                                          ُ ْ ُ
                                                                   ُ ُ َ َ
                           ْ ُ
                    ْ
                                                ٍ َ
                              َ َ
                                                            ْ
                 Yani:  "Onların  tekziblerinden  ve  suallerinden  pek  çok  sıkıldım.
          Hattâ  öyle  bir  sıkıntı  hiç  çekmemiştim.  Birden  Cenab-ı  Hak,  Beyt-ül
          Makdis'i  bana  gösterdi;  ben  de  Beyt-ül  Makdis'e  bakıyorum,  birer  birer
          herşey'i tarif ediyordum." İşte o vakit kureyş baktılar ki, Beyt-ül Makdis'ten
          doğru ve tam haber veriyor...

                 Hem  Resul-i  Ekrem  Aleyhissalâtü  Vesselâm  kureyş'e  demiş  ki:
          "Yolda  giderken  sizin  bir  kafilenizi  gördüm,  kafileniz  yarın  filan  vakitte
          gelecek. Sonra o vakit, kafileye muntazır kaldılar. Kafile bir saat teehhür
          etmiş. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın ihbarı doğru çıkmak için,
          Ehl-i Tahkikin tasdikiyle, Güneş bir saat tevakkuf etmiş. Yani Arz, Onun
          sözünü doğru çıkarmak için vazifesini, seyahatını bir saat ta'til etmiştir ve o
          ta'tili,  Güneş'in  sükûnetiyle  göstermiştir.  İşte  Muhammed-i  Arabî
          Aleyhissalâtü Vesselâm'ın birtek sözünün tasdiki için koca Arz vazifesini
          terkeder, koca Güneş şahid olur. Böyle bir Zâtı tasdik etmeyen ve Emrini
          tutmayan, ne derece bedbaht olduğunu.. ve Onu tasdik
   173   174   175   176   177   178   179   180   181   182   183