Page 190 - Risale-i Nur - Mektubat
P. 190
192 MEKTUBÂT
Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, Vahdaniyet-i İlahiyeye ve Saadet-i
Ebediyeye bir Bürhan-ı Nâtık-ı Sadık ve Musaddaktır.
İ k i n c i E s a s : Hem O Delil-i Sadık ve Musaddak, madem
umum Enbiyanın fevkinde binler Mu’cizat ve neshedilmeyen bir Şeriat ve
umum cinn ve inse şamil bir davet sahibi olduğundan, elbette umum
Enbiyanın Reisidir. Öyle ise, umum Enbiyanın Mu’cizatlarının Sırrını ve
İttifaklarını câmi'dir. Demek bütün Enbiyanın Kuvvet-i İcma'ı ve
Mu’cizatlarının Şehadeti, Onun Sıdk ve Hakkaniyetine bir Nokta-i İstinad
teşkil eder. Hem Onun Terbiyesi ve İrşadı ve Nur-u Şeriatıyla kemal bulan
bütün Evliya ve Asfiyanın Sultanı ve Üstadıdır. Öyle ise, onların Sırr-ı
Kerametlerini ve İcma'kârane Tasdiklerini ve Tahkiklerinin kuvvetini
câmi'dir. Çünki onlar Üstadlarının açtığı ve kapıyı açık bıraktığı yolda
gitmişler, Hakikatı bulmuşlar. Öyle ise, onların bütün Kerametleri ve
Tahkikatları ve İcma'ları, O mukaddes Üstadlarının Sıdk ve Hakkaniyeti
için bir Nokta-i İstinad temin eder. Hem o Bürhan-ı Vahdaniyet, sâbık
işaretlerde görüldüğü gibi; o kadar kat'î, yakînî ve bahir Mu’cizeleri ve
hârika irhasatları ve şübhesiz Delail-i Nübüvveti var ve O Zâtı öyle bir
tasdik ediyor ki, Kâinat toplansa Onların Tasdikini ibtal edemez!
Ü ç ü n c ü E s a s : Hem o Mu’cizat-ı Bahire Sahibi olan
Vahdaniyet Dellâlı ve Saadet-i Ebediye Müjdecisi, kendi Zât-ı Mü-
barekinde öyle Ahlâk-ı Âliye ve Vazife-i Risaletinde öyle Secaya-yı
Samiye ve Tebliğ ettiği Şeriat ve Dininde öyle hasail-i galiye vardır ki; en
şedid düşman dahi Onu tasdik ediyor, inkâra mecal bulamıyor. Madem
Zâtında ve Vazifesinde ve Dininde, en yüksek ve güzel Ahlâkları ve en ulvî
ve mükemmel seciyeleri ve en kıymetdar ve makbul hasletleri bulunuyor;
elbette O Zât, mevcudattaki Kemalâtın ve Ahlâk-ı Âliyenin Misali ve
Mümessili ve Timsali ve Üstadıdır. Öyle ise, Zâtında ve Vazifesinde ve
Dininde şu Kemalât ise; Hakkaniyetine ve Sıdkına o kadar kuvvetli bir
Nokta-i İstinaddır ki, hiçbir cihette sarsılmaz.
D ö r d ü n c ü E s a s : Hem Maden-i Kemalât ve Muallim-i
Ahlâk-ı Âliye olan o Dellâl-ı Vahdaniyet ve Saadet, kendi kendine
söylemiyor; belki söylettiriliyor. Evet Hâlık-ı Kâinat tarafından söylet-
tiriliyor. Üstad-ı Ezelîsinden Ders alır, sonra Ders verir. Çünki sâbık
işaretlerde kısmen beyan edilen binler Delail-i Nübüvvetle; Hâlık-ı Kâinat
bütün o Mu’cizatı Onun Elinde halketmekle gösterdi ki; O, Onun
hesabına konuşuyor, Onun Kelâmını tebliğ ediyor. Hem Ona gelen
Kur'an ise içinde, dışında kırk Vech-i İ'caz ile gösterir ki, O Cenab-ı
Hakk'ın Tercümanıdır. Hem O kendi Zâtında bütün İhlasıyla ve
Takvasıyla ve Ciddiyetiyle ve Emanetiyle ve sair bütün Ahval ve
Etvarıyla gösterir ki; O kendi namına, kendi fikriyle demiyor.. belki
Hâlıkı namına konuşuyor.