Page 253 - Risale-i Nur - Mektubat
P. 253

YİRMİNCİ  MEKTUBUN  ONUNCU  KELİMESİNE  ZEYL                           255


                 Birinci  Temsil:  Meselâ  şeffaf  parlak  bir  zerrecik,  bizzât  kendi
          başıyla kalsa bir kibrit başı kadar bir Nur içinde yerleşmez ve ona masdar
          olamaz. Kendi cirmi kadar ve mahiyeti mikdarınca bil'asale cüz'î zerre gibi
          bir Nuru olabilir. Fakat o zerrecik, Güneş'e intisab edib ona karşı gözünü
          açıp baksa; o vakit o koca Güneş'i ziyasıyla, elvan-ı seb'asıyla, hararetiyle
          hattâ mesafesiyle içine alabilir ve bir nevi Tecellii A'zamına mazhar olur.
          Demek o zerre kendi kendine kalsa, bir zerre kadar ancak iş görebilir. Eğer
          Güneş'e  memur  ve  mensub  ve  mir'at  sayılsa;  Güneş  gibi,  Güneş'in

          icraatındaki bir kısım cüz'î nümunelerini gösterebilir.
                                      ِ ِ
                       İşte    لاْعْٰل    ْ  ْ  اْلثم لاْللّو herbir mevcud, hattâ  herbir zerre, eğer
                                       ٰ
                                ُ
          kesrete ve şirke ve esbaba ve tabiata ve kendi kendine isnad edilse; o vakit
          herbir zerre, herbir mevcud, ya bir İlm-i Muhit ve Kudret-i Mutlaka sahibi
          olmalı veyahut hadsiz manevî makine ve matbaalar, içinde teşekkül etmeli;
          tâ  ona  tevdi'  edilen  acib  vazifeleri  yapabilsin.  Eğer  o  zerreler  Vâhid-i
          Ehad'e isnad edilse; o vakit her bir masnu, herbir zerre Ona mensub olur,
          Onun memuru hükmüne geçer. Şu İntisabı onu Tecelliye mazhar eder. Bu
          Mazhariyet  ve  İntisabla,  nihayetsiz  bir  İlim  ve  Kudrete  istinad  eder.
          Hâlıkının  Kuvvetiyle,  milyonlar  defa  kuvvet-i  zâtîsinden  fazla  işleri,
          vazifeleri; O İntisab ve İstinad Sırrıyla yapar.

                 İkinci  Temsil:  Meselâ:  İki  Kardeş  var.  Birisi  cesur,  kendine
          güvenir.  Diğeri  hamiyetli,  milliyet-perverdir.  Bir  muharebe  zamanında
          kendine güvenen adam devlete intisab etmez, kendi başıyla iş görmek ister.
          Kendi kuvvetinin menba'larını belinde taşımaya mecbur olur. Techizatını,
          cephanelerini kendi kuvvetine göre çekmeye muztardır. O şahsî ve küçük
          kuvvet  mikdarınca,  düşman  ordusunun  bir  onbaşısıyla  ancak  mücadele
          eder;  fazla  birşey  elinden  gelmez.  Öteki  Kardeş  kendine  güvenmiyor  ve
          kendisini âciz, kuvvetsiz biliyor.. padişaha intisab etti, askere kaydedildi. O
          intisab  ile,  koca  bir  ordu  ona  Nokta-i  İstinad  oldu.  Ve  O  İstinad  ile
          arkasında,  padişahın  himmetiyle  bir  ordunun  manevî  kuvveti  tahşid
          edilebilir  bir  kuvve-i  maneviye  ile  harbe  atıldı.  Tâ  düşmanın  mağlub
          ordusu içindeki şahın büyük bir müşirine rastgeldi; kendi padişahı namına,
          "Seni esir ediyorum!.. Gel!" der. Esir eder getirir. Şu halin Sırrı ve Hikmeti
          şudur ki:
                 Evvelki başıbozuk, kendi menba'-ı kuvvetini ve techizatını kendisi
          taşımaya mecbur olduğu için, gayet cüz'î iş görebildi. Şu memur ise; kendi
          kuvvetinin  menbaını  taşımaya  mecbur  değil,  belki  onu  ordu  ve  padişah
          taşıyor.   Mevcud   telgraf    ve    telefon    teline    makinasını    küçük    bir
   248   249   250   251   252   253   254   255   256   257   258