Page 46 - Hz. Musa (as)
P. 46

HZ. MUSA (AS)






              olduğunu söyleyen Hz. Musa (as), Allah'ın kendisine verdiği iki mucizeyi
              Firavun'a göstermiştir:
                   (Mu sa) De di ki: "Sa na apa çık bir şey ge tir miş ol sam da mı?" (Fi ra -
                   vun) De di ki: "Eğer doğ ru söz lü isen, onu ge tir." Bu nun üze ri ne asa -
                   sı nı bı ra kı ver di, bir de (ne gör sün ler) o, açık ça bir ej der ha olu ver -
                   di. Eli ni de çe kip çı kar dı, bir de (ne gör sün) o, ba kan lar için 'par la -
                   yıp ay dın la nı ver miş'. (Şu ara Su re si, 30-33)
                   Hz. Musa (as) vasıtasıyla Allah'ın iki büyük mucizesini gören Firavun
              ve çevresi duydukları sözlere ve gördükleri mucizelere rağmen, büyük bir
              akılsızlık yaparak bunların ancak bir büyü vasıtasıyla yapıldığını düşündü-
              ler. Bu fikri birbirlerine telkin ederek bu mucizelerden etkilenmelerine en-
              gel olmaya çalıştılar:
                   (Fi ra vun,) Çev re sin de ki ön de ge len le re: "Bu" de di, 'Doğ ru su bil gin
                   bir bü yü cü dür. Bü yü süy le si zi yur du nuz dan sü rüp çı kar mak is ti -
                   yor; ne bu yu rur su nuz?" (Şu ara Su re si, 34-35)
                   Burada ortaya konulan mantık inkarcıların genel bir mantığıdır.
              Kuran'daki bir çok kıssada bu tarz kişiler ve tepkiler anlatılıp bu çarpık
              mantık gözler önüne serilir. Ataların dinine körü körüne bağlanmaya, delil-
              lerini gördüğü halde gerçeği reddetmeye dayanan bu düşünce, sadece
              Firavun ve çevresindekilerin gösterdikleri bir tavır değildir. İnkarcılar tarih
              boyunca hep bu şekilde kendilerine sözde çıkış yolu aramışlardır. Kuran'da
              kendini büyük görenlerin bu çarpık bakış açısı şöyle belirtilmiştir:
                   Yer yü zün de hak sız ye re bü yük lük tas la yan la rı ayet le rim den en gel le -
                   ye ce ğim. On lar her aye ti gör se ler bi le ona inan maz lar; dos doğ ru yo lu
                   (rüşd yo lu nu) da gör se ler, yol ola rak be nim se mez ler, az gın lık yo lu nu,
                   gör dük le rin de ise onu yol ola rak be nim ser ler... (Araf Su re si, 146)
                   Firavun ve çevresi de ortada dosdoğru yol varken bunu benimsemek
              yerine inkarcılığı seçiyor ve azgınlık yolunu benimsiyorlardı. Kendilerine
              gösterilen mucizelere rağmen Hz. Musa (as) ile mücadeleye girişmeye karar
              verdiler. Elbette bu, Firavun ve çevresi için baştan kaybedilmiş bir mücade-
              leydi. Bunun için de  kendi düşük akıllarınca 'büyücü" olmakla suçladıkları
              Hz. Musa (as)'a kendilerince sözde rakipler bulmaya kalktılar:
                   De di ler ki: "Onu ve kar de şi ni şim di lik bek le ti ver (ve re ce ğin ce za yı
                   er te le), şe hir le re de top la yı cı lar yol la";



                                                44
   41   42   43   44   45   46   47   48   49   50   51