Page 582 - Yaratılış Atlası 3. Cilt
P. 582
DARWIN'‹N TAK‹PÇ‹S‹ "HIRSIZ BARONLAR"
n dokuzuncu yüzyıl sonlarında başlayan ve günümüze kadar devam eden birçok tehlikeli fikir
akımının, ideoloji ve uygulamanın ardında Darwinizm'in olması son derece ilginçtir. Darwi-
O nizm, birbirine zıt kutuplarda olan ideolojilerin dahi temel dayanak noktasını oluşturmaktadır.
Nazizmin, faşizmin ve komünizmin doğuşunda ve yayılışında, ırkçı ve komünist katliamların sözde meş-
rulaştırılmasında önemli bir rol oynayan Darwinizm, "vahşi kapitalizm"in de sözde bilimsel temelini oluş-
turmuştur. Özellikle Viktorya dönemi İngilteresi'nde ve "hırsız baronlar" olarak adlandırılan acımasız ba-
zı kapitalistlerin Amerikası'nda Darwinizm, kapitalizmin merhametsiz yönüne verdiği destek nedeniyle
büyük bir rağbet görmüş ve güçlendirilmiştir.
Vahşi kapitalizmin en önemli özelliği, daha zayıf işletmelerin ve daha zayıf insanların hiçbir sınırlan-
dırma olmadan ezilebilecekleri, sömürülebilecekleri ve yok edilebilecekleri yanılgısıdır. Hiç şüphesiz bu,
büyük bir zalimlik ve acımasızlıktır ve hiçbir şekilde kabul edilemez. Günümüzde bu yanılgı "büyük ba-
lık küçük balığı yutar" deyimiyle özetlenmektedir. Yani küçük işletmeler daima büyük işletmeler tarafın-
dan ortadan kaldırılır. Bu, Darwinizm'in iş dünyasına uyarlamasıdır.
Bunu eleştirirken, bazı kavramları netleştirmek de yerinde olacaktır. 20. yüzyılda, dünya üzerinde
özellikle iki farklı ekonomik model denenmiştir: Özel mülkiyet ve serbest girişime dayalı liberal ekonomi
ve devlet mülkiyetine ve planlı ekonomiye dayalı sosyalist ekonomi. Dünyanın her yerinde sosyalist eko-
nomiler başarısızlığa uğramış, toplumlara fakirlik ve sefalet getirmiştir. Liberal ekonomi ise, tartışılmaz bir
biçimde başarı göstermiş, toplumlara ve bireylere daha fazla refah sağlamıştır.
Ancak liberal ekonomi toplumun geneline refah getirmek için tek başına yeterli değildir. Liberal eko-
nomi sayesinde çoğu kez toplumdaki genel ekonomik düzey yükselir, ama toplumun hepsi bu yükselişten
payını alamaz. Toplumun bir kısmı fakir olarak kalır ve sosyal adaletsizlik tehlikesi baş gösterir. İşte bu
tehlikenin önlenmesi ve sosyal adaletsizliğin ortadan kaldırılması için iki şey gereklidir:
1) Devletin "sosyal devlet" anlayışı gereğince fakirlere, düşkünlere, işsizlere sahip çıkması. Onlar yara-
rına düzenlemelerde bulunması.
2) Toplumun genelinde, din ahlakının gereği olan "yardımlaşma ve dayanışma" duygularının egemen
olması.
Bu iki maddeden özellikle ikincisi hayatidir, çünkü birinci maddeyi -yani devletlerin anlayışını- belir-
leyen de sonuçta toplumların eğilimleridir. Eğer bir toplum güçlü dini ve ahlaki değerler nedeniyle sosyal
adalete önem verirse, o toplumda uygulanacak liberal ekonomi hem ekonomik kalkınma hem de sosyal
adalet sağlar. Zenginler, elde ettikleri servetin bir kısmını fakirlere yardım etmek, zayıflara destek verme-
ye yönelik sosyal programlar düzenlemek için kullanırlar. (Nitekim Allah'ın Kuran'da bildirdiği ekonomi
modeli de bu şekildedir. İslamiyet'te özel mülkiyet vardır, ama mülk sahipleri fakirlere yardım etmekle,
mallarının bir kısmını "zekat" ve "sadaka" şeklinde, ihtiyaç sahiplerine yardım için kullanmakla yükümlü-
dürler.)
580 Yarat›l›fl Atlas› Cilt 3