Page 587 - Yaratılış Atlası 3. Cilt
P. 587
Harun Yahya
kalması", "ırkın gelişmesi" ve "yaşam mücadelesi" gibi cümleler kaleminden kolaylıkla dökülüyordu. Ticare-
ti büyük bir rekabetçi mücadele olarak değerlendiriyordu. 30
Sosyal Darwinizm'in telkinleri altında kalan kişilerden biri de ünlü Amerikalı sanayici John D. Roc-
kefeller idi. Rockefeller'ın "Ticaretin büyümesi sadece uygun olanın hayatta kalması... bir doğa kanunu-
nun işlemesidir..." 31 sözleri de bu durumun göstergelerinden biridir.
Darwinizm'in iş dünyası üzerindeki etkisinin en belirgin örneklerinden birini Spencer'ın Amerika
seyahatinde görmek mümkündür. Richard Hofstadter, Social Darwinism in American Thought (Amerikan
Düşünce Yapısında Sosyal Darwinizm) adlı kitabında bu olayı şöyle anlatmaktadır:
Her ne kadar konukları, Spencer'ın düşüncesindeki ayrıntıları tam olarak anlayamasalar da, resmi ziyafetler
onun Birleşik Devletler'de ne kadar popüler olduğunu gösteriyordu. Spencer, İngiltere'ye dönmek üzere ge-
mi güvertesindeyken, Carnegie ve Youmans'ın ellerini tutarak gazetecilere şöyle seslendi: "İşte Amerikalı en
iyi iki arkadaşım." Spencer'a göre bu hareket, hissettiği kişisel sıcaklığın nadir olarak tekrarlanacak bir gös-
tergesiydi. Ancak bunun da ötesinde, ticari medeniyetin bakış açısı ile yeni bilimin (sosyal Darwinizm'in)
uyumunu simgeliyordu. 32
Bazı kapitalistlerin sosyal Darwinizm'i benimsemelerinin nedenlerinden biri de, bu akımın sapkın
telkinlerinin fakirlerin sorumluluğunu varlıklı insanların üzerlerinden almasıydı. Ahlaki değerlerin ko-
runduğu toplumlarda, zengin olanların fakir ve korunmaya muhtaçlara ilgi göstermesi, onlara yardım-
da bulunması beklenirken, sosyal Darwinizm'in merhametsiz uygulamaları ile bu erdem ortadan kaldı-
rılmaya çalışılıyordu. Bilim yazarı Isaac Asimov, The Golden Door: The United States from 1876 to 1918 (Al-
tın Kapı: 1876'dan 1918'e Birleşik Devletler) adlı kitabında sosyal Darwinizm'in bu acımasız yönü için
şu yorumda bulunmuştur:
Spencer, "en uygun olan hayatta kalır" ifadesini ortaya attı ve örneğin 1884'de, çalışamayacak kadar vasıfsız
ya da toplum üzerine yük olan kişilerin birer yardım ve hayırseverlik objesi yapılmalarındansa öldürülme-
lerine izin verilmesi gerektiğini savundu. Bunu yapmak için de, uygun olmayan bireyleri ayıklamak ve ırkı
güçlendirmek gerekiyordu. Bu, insanoğlunun en kötü güdülerini meşrulaştırmak için kullanılabilecek kor-
kunç bir felsefeydi. 33
Vahşi kapitalizmi uygulayan isimler Darwinizm'i desteklerken, Darwinistler de söz konusu kişileri
desteklemişlerdir. Örneğin sosyal Darwinizm'in önde gelen sözcülerinden William Graham Sumner mil-
yonerlerin toplumdaki "en uygun kişiler" oldukları iddiasını ortaya atmıştır. Ve bu nedenle özel imtiyaz-
lara hakları olduğu, onların rekabet potasında doğal olarak seçildikleri gibi mantık dışı çıkarımlarda bu-
lunmuştur. 34 Felsefe profesörü Stephen Asma, sosyal Darwinizm'le ilgili The Humanist dergisindeki ya-
zısında, Spencer'ın kapitalistlere verdiği desteği şöyle açıklamaktadır:
Spencer, "en uygun olan hayatta kalır" ifadesini ortaya attı, Darwin de bu ifadeyi benimseyerek Türlerin Kö-
keni kitabının sonraki baskılarında kullandı... Spencer'ın Amerikalı taraftarları olan girişimciler John D. Roc-
kefeller ve Andrew Carnegie'e göre sosyal hiyerarşi, doğanın sarsılmaz ve evrensel kanunlarını yansıtıyor-
du. Doğa, güçlünün hayatta kaldığı, zayıfın ise yok olduğu şekilde gelişiyordu. Buna göre, hayatta kalan
ekonomik ve sosyal yapılar diğerlerine oranla "daha güçlü" ve daha iyiydiler. Bu yapıların yeterince güçlü
olmayanları ise açıkça yok olup gittiler. 35
Oysa daha önce de vurguladığımız gibi, toplumların ilerlemesini sağlayan ana unsur manevi değer-
ler ve bu değerlerin korunmasıdır. Yardımlaşma ve dayanışma ruhunun güçlü olduğu, insanların birbi-
rine sevgi, merhamet ve saygıyla yaklaştığı toplumlarda ekonomik koşullardaki zorluklar birlik ruhu
içinde kolaylıkla aşılabilir. Ama insani ilişkilerin ortadan kalktığı, herkesin bir diğerini sadece rakip ola-
rak gördüğü, merhametin ve anlayışın olmadığı bir toplumda, ekonomik yönden bir gelişme olsa dahi,
yıpratıcı ve yıkıcı çok daha büyük sorunlar başgösterecektir. Bu nedenle yapılması gereken, toplumda-
ki tüm bireylerin refah seviyesini ve yaşam kalitesini artıracak çözümler oluşturmak, insanların yalnız
ekonomik olarak değil manevi olarak da güven içinde olabilecekleri bir ortam meydana getirmektir. Bu-
nun ise ancak gerçek din ahlakının yaşanmasıyla mümkün olabileceği açıktır. Din ahlakına uygun olma-
yan hiçbir akım ve ideoloji, geçmişte ve günümüzde pek çok örneği ile ispatlandığı üzere, insanlara öz-
lemi içinde oldukları refah, huzur ve güveni asla sağlayamazlar.
Adnan Oktar 585