Page 65 - Yaşamın ve Evrenin Kökeni Konferansı
P. 65
Teknik ve Bilim Araştırma Vakfı
“RAB diyor ki, ‘Gece ve gündüzle bir antlaşma yapıp yerin, göğün
kurallarını saptamasaydım.” (Yeremya 33:25)
Ardından şöyle devam ediyor, eğer bu kurallar sabit olmasaydı, gökler
ve yerin kuralları belirlenmeseydi, o zaman vaadinde durmayacağını
bildiriyor. Bu sözlerle Allah’ın vaadinde durması, Yaratılışın hangi kurallara
göre çalıştığına benzetiliyor.
Peygamberlerin sözleriyle ve Tevrat’ta evrenin nasıl tarif edildiğiyle o
dönemin bilimsel anlayışı arasındaki büyük farkı görüyorsunuz. Bilimsel
anlayış evrenin sabit olduğunu söylerken, Allah’a inanca dayanan anlayış
evrenin yaratıldığını ve bir başlangıcı olduğunu öğretiyordu. Bilim evrenin
sabit olduğunu ve değişmediğini söylerken, Kutsal Kitaplarda evrenin
büyük ölçeklerde dinamik olduğu anlatılıyordu. Yine bilimsel görüşe göre
fizik yasaları evrenin farklı yerlerinde değişiklik gösteriyordu. Fakat imanı
esas alan dünya görüşü ise fizik kanunlarının sabit olduğunu, gece ve gün-
düzün hareketlerinin kurallarla belirlendiğini açıklıyordu.
Gündüz ve gecenin nasıl gerçekleşeceğini belirleyen ve göklerdeki
sabit düzeni saptayan nedir? Bunlar elbette fizik kanunlarıdır. Bu demektir
ki yirminci yüzyılın başlangıcında bilim dünyası evrenin sonsuzdan gelip
sonsuza gittiğini, statik, değişmez olduğunu ve değişen fizik kanunlarına
tabi olduğunu söylüyordu. Oysa ki, Allah bize evrenin yoktan var edildiğini,
bu evrenin dinamik ve sabit fizik kanunlarına bağlı olduğunu vahiyle bil-
dirmişti. Şimdi yirminci yüzyıl boyunca gerçekleşen önemli keşiflerin bir
kısmını inceleyelim.
1900’lerin başlarında Albert Einstein, o tarihlerde kabul gören bilimsel
açıklamaları, daha doğrusu fizik kanunlarının evrenin içinde değiştiği id-
dialarını fark etti. Fakat, felsefi açıdan bu fikir hoşuna gitmiyordu. Bu
yüzden fizik kanunlarının sabit olduğu bir evren modeli geliştirmek için
çalışmalara başladı. Bunun sonucunda özel görecelik ve genel görecelik
teorilerini oluşturdu. Bu teorilerin temel özelliği fizik kanunlarının sabit
olmasıydı, dolayısıyla evrende nereye hareket ederseniz edin ya da nerede
bulunursanız bulunun bu kanunların değişmez olduğunu gösteriyordu.
Size şunu söyleyebilirim, 20. yüzyıl boyunca bilim adamları genel görecelik
teorisinin geçerli olup olmadığını anlamak için çok fazla sayıda deney
yaptılar. Bu teori her seferinde bir kez daha başarıyla kanıtlandı. Bugün
en sağlam ve en çok kabul gören bilimsel teorilerden biridir.
63