Page 134 - Risale-i Nur - Lem'alar
P. 134
ONYEDİNCİ LEM’A 137
Çünki o dünyanın sağ duvarı olan geçmiş zaman ve sol duvarı olan gelecek
zaman, ikisi madum ve gayr-ı mevcud oldukları halde, birbiri içinde in'ikas
edip gayet kısa ve dar olan hazır zamanın kanadlarını açarlar. Hakikat hayale
karışır, madum bir dünyayı mevcud zannedersin. Nasıl bir hat, sür'at-i
hareketle bir satıh gibi geniş görünürken, Hakikat-ı vücudu ince bir hat
olduğu gibi; senin de dünyan hakikatça dar, fakat senin gaflet ve vehm ü
hayalinle duvarları çok genişlemiş. O dar dünyada, bir musibetin tahrikiyle
kımıldansan, başını çok uzak zannettiğin duvara çarparsın. Başındaki hayali
uçurur, uykunu kaçırır. O vakit görürsün ki: O geniş dünyan; kabirden daha
dar, köprüden daha müsaadesiz. Senin zamanın ve ömrün, berkten daha
çabuk geçer; hayatın, çaydan daha sür'atli akar.
Madem dünya hayatı ve cismanî yaşayış ve hayvanî hayat böyle-
dir; hayvaniyetten çık, cismaniyeti bırak, Kalb ve Ruhun Derece-i Ha-
yatına gir. Tevehhüm ettiğin geniş dünyadan daha geniş bir Daire-i
Hayat, bir Âlem-i Nur bulursun. İşte o Âlemin anahtarı, Marifetullah ve
ٰ ا
Vahdaniyet Sırlarını ifade eden للّا َل ى هلا ا ى َل Kelime-i Kudsiyesiyle
ُ ٰ
َ
Kalbi söylettirmek, Ruhu işlettirmektir...
ONBEŞİNCİ NOTA:Üç mes'eledir.
Birinci Mes'ele: İsm-i Hafîz'in Tecelli-i Etemmine işaret eden
ى
ى
ً
هري ارش ٍ َ َ َ َلا ذ ر ة قثم ل ْ معي نم َ ْ َ َ ۞ و هري ايْخ ٍ ةرذ ق ْ َ َلا ثم لمعي ن مف
َ َ
َ
َ ْ
َ ْ
َ َ ْ ْ َ
ُ َ َ
ْ َ
ُ َ َ
ْ
ًّ
Âyetidir. Kur'an-ı Hakîm'in bu Hakikatına delil istersen, Kitab-ı Mübin'in
mistarı üstünde yazılan şu Kâinat Kitabının sahifelerine baksan, İsm-i
Hafîz'in Cilve-i A'zamını ve bu Âyet-i Kerimenin bir Hakikat-ı Kübrasının
naziresini çok cihetlerle görebilirsin. Ezcümle: Ağaç, çiçek ve otların
muhtelif tohumlarından bir kabza al. O muhtelif ve birbirine muhalif
tohumların cinsleri birbirinden ayrı, nevileri birbirinden başka olan çiçek ve
ağaç ve otların sandukçaları hükmünde olan o kabzayı karanlıkta ve karanlık
ve basit ve camid bir toprak içinde defnet, serp. Sonra mizansız ve eşyayı
farketmeyen ve nereye yüzünü çevirsen oraya giden basit su ile sula. Sonra
senevî haşrin meydanı olan bahar mevsiminde gel, bak! İsrafil-vari Melek-i
Ra'd; baharda nefh-i sur nev'inden yağmura bağırması, yer altında defnedilen
çekirdeklere Nefh-i Ruhla müjdelemesi zamanına dikkat et ki, o nihayet
derece karışık ve karışmış ve birbirine benzeyen o tohumcuklar, İsm-i
Hafîz'in tecellisi altında kemal-i imtisal ile hatasız olarak Fâtır-ı Hakîm'den
gelen Evamir-i Tekviniyeyi imtisal ediyorlar. Ve öyle Tevfik-i Hareket
ediyorlar ki; onların o hareketlerinde