Page 123 - Allah'ın Renk Sanatı
P. 123

Harun Yahya - Adnan Oktar                    121

               Dün ya ya gel dik le ri gün den iti ba ren in san la ra top lum ta ra fın dan ve ri len
           ba zı  tel kin ler  var dır.  Bu  tel kin ler den  bi ri  ve  bel ki  de  en  önem li si,  an cak
           Dünyaya geldikleri günden itibaren insanlara toplum tarafından verilen bazı
           telkinler vardır. Bu telkinlerden biri ve belki de en önemlisi, ancak gözle
           görülebilen şeylerin var oldukları, gözle görülmeyen şeylerin ise bir gerçek-
           liği olmadığı şeklindeki anlayıştır. Bu yanlış anlayış toplumun önemli bir
           kesimi tarafından kabul görmüş ve nesilden nesile hiç sorgulanmadan, bu
           şekilde aktarılmıştır.
               Oysa insan bir an olsun aldığı telkinlerden sıyrılıp tarafsızca düşünme-
           ye başladığında çok farklı, çok etkileyici bir gerçekle karşılaşır. Bu gerçek
           şudur:
               Doğduğumuz andan itibaren çevremizde gördüğümüz her şeyin; dünyanın,
               insanların, hayvanların, çiçeklerin, o çiçeklere ait renklerin, kokuların, meyve-
               lerin, meyvelerden bize ulaşan tadların, gezegenlerin, yıldızların, dağların, taş-
               ların, evlerin, uzayın, kısacası her şeyin sadece beynimizdeki kopyalarıyla
               muhatap oluruz ve asıllarını hiçbir zaman bilemeyiz. Bu konuyu daha anlaşılır
               kılmak için öncelikle dış dünya hakkında bize bilgi veren duyularımızdan söz
               edebiliriz.
               Görme, duyma, koklama, tat alma, dokunma duyularımızın tamamı
           birbirlerine benzer bir işleyişe sahiptir. Dışarıda asılları var olan nesnelerden
           gelen etkiler (ses, koku, tad, görüntü, sertlik vs.), sinirlerimiz vasıtasıyla
           beyindeki duyu merkezlerine aktarılırlar. Beyne ulaşan söz konusu etkilerin
           tamamı elektrik sinyallerinden ibarettir. Örneğin görme işlemi sırasında
           dışarıdaki bir kaynaktan gelen ışık demetleri (fotonlar) gözün arka tarafın-
           daki retinaya ulaşır ve burada bir dizi işlem sonucunda elektrik sinyallerine
           dönüştürülürler. Bu sinyaller, sinirler vasıtasıyla beynin görme merkezine
           iletilir. Ve biz de, birkaç santimetreküplük görme merkezinde rengarenk,
           pırıl pırıl, eni, boyu, derinliği olan bir dünya algılarız.
               Aynı sistem diğer duyularımız için de geçerlidir. Tatlar dilimizdeki bazı
           hücreler tarafından, kokular burun epitelyumundaki hücreler tarafından,
           dokunmaya ait hisler (sertlik, yumuşaklık vs.) deri altına yerleştirilmiş özel
           algılayıcılar tarafından ve sesler kulaktaki özel bir mekanizma tarafından
           elektrik sinyallerine dönüştürülerek beyindeki ilgili merkezlere gönderilir ve
           o merkezlerde algılanırlar.
               Konuyu daha netleştirmek için şöyle örneklendirebiliriz: Şu an bir limo-
           nata içtiğinizi düşünelim. Elinizde tuttuğunuz bardağın sertliği ve soğuklu-
   118   119   120   121   122   123   124   125   126   127   128