Page 107 - Risale-i Nur - Sözler
P. 107

ONUNCU SÖZ – ZEYL                                                                                                           109


           Arz, bu kadar Zîhayatın envaıyle dolmuş ve mütemadiyen Zîhayat envâ-
           larını tecdid ve teksir etmek Hikmetiyle her vakit dolar boşanır ve en hasis
           ve çürümüş maddelerinde dahi kesretle Zîhayatlar halkedilerek bir Mahşer-
           i Huveynat oluyor. Ve mâdem Hayatın süzülmüş en sâfi hülâsası olan, Şuur
           ve Akıl; ve lâtif ve sâbit cevheri olan Ruh; Küre-i Arzda gayet kesretli bir
           sûrette halkolunuyorlar. Âdeta Küre-i Arz, Hayat ve Akıl ve Şuur ve Ervah
           ile  İhyâ  olup  öyle  şenlendirilmiş.  Elbette  Küre-i  Arzdan  daha  lâtif,  daha
           nuranî,  daha  büyük,  daha  ehemmiyetli  olan  Ecrâm-ı  Semâviyye;  ölü,
           câmid,  hayatsız,  şuursuz  kalması  imkân  haricindedir.  Demek,  gökleri
           güneşleri,  yıldızları  şenlendirecek  ve  hayatdar  vaziyetini  verecek  ve
           Netice-i  Hilkat-ı  Semâvâtı  gösterecek  ve  Hitâbat-ı  Sübhâniyyeye  mazhar
           olacak olan Zîşuur, Zîhayat ve Semâvata münasib sekeneler, herhalde Sırr-ı
           Hayatla bulunuyorlar ki, onlar da Melâikelerdir...

             Hem,  Hayatın  Sırr-ı  Mahiyeti,  Peygamberlere  Îman  Rüknüne  bakıp
           remzen  isbat  eder.  Evet,  mâdem  Kâinat,  Hayat  için  yaratılmış  ve  Hayat
           dahi  Hayy-ı  Kayyûm-u  Ezelî'nin  bir  Cilve-i  Â’zamıdır.  Bir  Nakş-ı
           Ekmelidir. Bir San'at-ı Ecmelidir. Mâdem Hayat-ı Sermediyye, Resullerin
           gönderilmesiyle  ve  Kitabların  indirilmesiyle  kendini  gösterir.  Evet,  eğer
           Kitablar ve Peygamberler olmaz ise, o Hayat-ı Ezeliyye bilinmez. Nasılki:
           Bir  adamın  söylemesiyle  diri  ve  hayatdar  olduğu  anlaşılır.  Öyle  de,  bu
           Kâinatın perdesi altında olan Âlem-i Gaybın arkasında söyleyen, konuşan,
           Emir ve Nehyedip Hitab eden bir Zâtın Kelimatını, Hitâbâtını gösterecek
           Peygamberler ve nâzil olan Kitablardır. Elbette Kâinattaki Hayat, kat'î bir
           surette  Hayy-ı  Ezelî'nin  Vücûb-u  Vücûduna  kat'î  şehadet  ettiği  gibi,  o
           Hayat-ı  Ezeliyyenin  Şuââtı,  Celevâtı,  Münasebâtı  olan  "İrsal-i  Rusül  ve
           İnzâl-i Kütüb" Rükünlerine bakar remzen isbat eder  ve bilhassa Risalet-i
           Muhammediyye  ve  Vahy-i  Kur'anî,  Hayatın  Ruhu  ve  Aklı  hükmünde

           olduğundan, bu Hayatın Vücudu gibi Hakkaniyetleri kat'îdir denilebilir.

             Evet, nasılki Hayat; bu Kâinattan süzülmüş bir hülâsadır ve Şuur ve His
           dahi, Hayattan süzülmüş Hayatın bir hülâsasıdır ve Akıl dahi, Şuurdan ve
           Histen süzülmüş, Şuurun bir hülâsasıdır ve Ruh dahi, Hayatın hâlis ve sâfi
           bir Cevheri ve sâbit ve müstakil Zâtıdır. Öyle de, maddî ve manevî Hayat-ı

           Muhammediyye  (A.S.M.)  dahi;  Hayattan  ve  Ruh-u  Kâinattan  süzülmüş
           Hülâsat-ül-Hülâsadır ve Risalet-i Muhammediyye (A.S.M.) dahi Kâinatın
           His  ve  Şuur  ve  Aklından  süzülmüş  en  sâfi  hülâsasıdır.  Belki  maddî  ve
           mânevî  Hayat-ı  Muhammediyye  (A.S.M.)  -âsârının  şehadetiyle-  Hayat-ı
           Kâinatın Hayatıdır ve Risalet-i Muhammediyye
   102   103   104   105   106   107   108   109   110   111   112