Page 351 - Risale-i Nur - Sözler
P. 351

YİRMİDÖRDÜNCÜ  SÖZ                                                                                                      353


           Âhiretin Bâni-i Zülcemâli olan Rabb-ül Âlemîn; -değil ihtiyaç için.. çünki
           herşeyin Hâlıkı Odur- belki İzzet ve Azamet ve Rubûbiyetin Şuûnatı gibi
           bazı  Hikmetler  için,  şu  Kâinat  sarayında  şu  daire-i  esbab  içinde  hem
           Melaikeyi, hem hayvanatı, hem cemadat ve nebatatı, hem İnsanları istih-
           dam  ediyor.  Onlara  İbadet  ettiriyor.  Şu  dört  nev'i  ayrı  ayrı  Vezaif-i
           Ubûdiyyetle mükellef etmiştir.

             Birinci Kısım: Temsilde memluklere misâl, Melaikelerdir. Melaikeler
           ise  onlarda  Mücahede  ile  terakkiyat  yoktur.  Belki  herbirinin  sabit  bir
           makamı, muayyen bir rütbesi vardır. Fakat onların nefs-i amellerinde bir
           zevk-i mahsusaları var. Nefs-i İbadetlerinde derecatlarına göre tefeyyüzleri
           var.  Demek  o  Hizmetkârlarının  mükâfatı,  hizmetlerinin  içindedir.  Nasıl
           İnsan  mâ,  hava  ve  ziya  ve  gıda  ile  tegaddi  edip  telezzüz  eder.  Öyle  de
           Melekler, Zikir ve Tesbih ve Hamd ve İbadet ve Marifet ve Muhabbetin
           Envârıyla  tegaddi  edip  telezzüz  ediyorlar.  Çünki  onlar  Nurdan  mahlûk
           oldukları  için  gıdalarına  Nur  kâfidir.  Hattâ  Nura  yakın  olan  Rayiha-i
           Tayyibe  dahi  onların  bir  nevi  gıdalarıdır  ki,  ondan  hoşlanıyorlar.  Evet
           Ervah-ı Tayyibe, Revayih-ı Tayyibeyi sever. Hem Melekler, Mabudlarının
           Emriyle  işledikleri  işlerde  ve  Onun  hesabıyla  işledikleri  Amellerde  ve
           Onun namıyla ettikleri Hizmette ve Onun nazarıyla yaptıkları Nezarette ve
           Onun  intisabıyla  kazandıkları  Şerefte  ve  Onun  mülk  ve  Melekûtunun
           mütalaasıyla  aldıkları  Tenezzühte  ve  Onun  Tecelliyat-ı  Cemâliye  ve
           Celâliyesinin  müşahedesiyle  kazandıkları  Tena'umda  öyle  bir  Saadet-i
           Azîme vardır ki, Akl-ı Beşer anlamaz.. Melek olmayan bilemez.

             Meleklerin  bir  kısmı  Âbiddirler,  diğer  bir  kısmının  Ubûdiyyetleri
           ameldedir. Melaike-i Arziyenin amele kısmı bir nevi İnsan gibidir. Tabir
           caiz ise, bir nevi çobanlık ederler. Bir nevi de çiftçilik ederler. Yâni rûy-i
           zemin, umumî bir mezraadır. İçindeki bütün hayvanatın taifelerine Hâlık-ı
           Zülcelâl'in  Emriyle,  İzniyle,  Hesabıyla,  Havl  ve  Kuvvetiyle  bir  Melek-i
           Müekkel nezaret eder. Ondan daha küçük herbir nevi hayvanata mahsus bir
           nevi çobanlık edecek bir Melaike-i Müekkel var. Hem de rûy-i zemin bir
           tarladır,  umum  nebatat  onun  içinde  ekilir.  Umumuna  Cenab-ı  Hakk'ın
           Namıyla,  Kuvvetiyle  nezaret  edecek  Müekkel  bir  Melek  vardır.  Ondan
           daha aşağı bir Melek, bir taife-i mahsusaya nezaret etmekle Cenab-ı Hakk'a
           İbadet  ve  Tesbih  eden  Melekler  var.  Rezzakıyet  Arşının  Hamelesinden
           olan Hazret-i Mikâil Aleyhisselâm, şunların en büyük Nâzırlarıdır.

             Meleklerin çoban ve çiftçiler mesabesinde olanlarının İnsanlara müşabe-
           hetleri
   346   347   348   349   350   351   352   353   354   355   356