Page 654 - Risale-i Nur - Sözler
P. 654

656                                                                                                                                    SÖZLER


           bütün hayvanat ve nebatat enva'ının ordusu; bilmüşahede ayrı ayrı erzakları,
           suretleri, silâhları, libasları, talimatları, terhisatları Kemal-i Mizan ve İnti-
           zamla hiçbir şey unutulmayarak, hiçbirini şaşırmayarak bir surette Tedbir ve
           Terbiye etmek öyle bir Sikkedir ki; -hiçbir şübhe kabul etmez- güneş gibi
           parlak bir Sikke-i Vâhid-i Ehad'dir. Hadsiz bir Kudret ve muhit bir İlim ve
           nihayetsiz bir Hikmet Sahibinden başka kimin haddi var ki, o hadsiz dere-
           cede  Hârika  olan  şu  İdareye  karışsın.  Çünki  şu  birbiri  içinde  girift  olan
           enva'ları, milletleri, umumunu birden İdare ve Terbiye edemeyen, onlardan

                                                           ِ
           birisine  karışsa  elbette  karıştıracak.Halbuki    ٍروُطف نم ىرت  ْ له رصبْلا    ع ِ جراف
                                                               ٰ َ
                                                                            ِ ْ َ
                                                        ُ ْ
                                                                   َ َ َ َ
           Sırrı ile, hiçbir karışık alâmeti yoktur. Demek ki hiçbir parmak karışamıyor.



                                  Dördüncü Pencere

             İstidad  lisanıyla  bütün  tohumlar  tarafından  ve  ihtiyac-ı  fıtrî  lisanıyla
           bütün hayvanlar tarafından ve lisan-ı ızdırarî ile bütün muztarlar tarafından
           edilen Duaların makbûliyetidir.

             İşte bu nihayetsiz Duaların bilmüşahede kabul ve icabeti, herbiri Vücuba
           ve  Vahdete  şehadet  ve  işaret  ettikleri  gibi,  mecmuu  büyük  bir  mikyasta
           bilbedahe bir Hâlık-ı Rahîm ve Kerim ve Mücîb'e delalet eder ve baktırır.



                                    Beşinci Pencere

             Görüyoruz ki: Eşya husûsan Zîhayat olanlar, def'î gibi âni bir zamanda
           Vücuda gelir. Halbuki def'î ve âni bir surette basit bir maddeden çıkan şeyler,
           gayet basit, şekilsiz, san'atsız olması lâzım gelirken; çok meharete muhtaç
           bir hüsn-ü san'atta, çok zamâna muhtaç ihtimamkârane nakışlarla münakkaş,
           çok  âlâta  muhtaç  acib  san'atlarla  müzeyyen,  çok  maddelere  muhtaç  bir
           surette Halk olunuyorlar. İşte bu def'î ve âni bir surette bu Hârika san'at ve
           güzel  heyet,  herbiri  bir  Sâni'-i  Hakîm'in  Vücub-u  Vücuduna  şehadet  ve
           Vahdet-i Rubûbiyetine işaret ettikleri gibi mecmuu gayet parlak bir tarzda
           nihayetsiz Kadîr, nihayetsiz
   649   650   651   652   653   654   655   656   657   658   659