Page 47 - Risale-i Nur - Emirdağ Lâhikası
P. 47
EMİRDAĞ LÂHİKASI-I 49
sakalsız bulundum. Bu yirmi senedir bana resmî hücumlarda bazı
arkadaşlarımın sakallarını kestirmeleriyle, benim sakal bırakmadığım
bir Hikmet, bir İnayet-i İlahiye olduğunu isbat etti. Eğer sakal olsaydı
traş edilseydi, Risale-i Nur'a büyük bir zarardı. Çünki ölecektim,
dayanamayacaktım. Bazı Âlimler "Sakalı traş etmek caiz değildir"
demişler. Muradları sakalı bıraktıktan sonra traş etmek haramdır
demektir. Yoksa hiç bırakmayan, bir Sünneti terketmiş olur. Fakat bu
zamanda, dehşetli pek çok günah-ı kebireden çekinmek için, bu
terk-i sünnete mukabil, Risale-i Nur'un İrşadıyla, yirmi sene haps-i
ِ
münferid hükmünde işkenceli bir hayat geçirdik; للّا َ ء آَّش نا o
ُ ٰ
ْ َ
Sünnetin terkine bir keffarettir.
Hem bunu kat'iyyen ilân ediyorum ki: “Risale-i Nur, Kur'anın
malıdır. Benim ne haddim var ki, sahib olayım; tâ ki kusurlarım
ona sirayet etsin. Belki o Nur'un kusurlu bir hâdimi ve o elmas
mücevherat dükkânının bir dellâlıyım. Benim karmakarışık vazi-
yetim ona sirayet edemez, ona dokunamaz. Zâten Risale-i Nur'un bize
verdiği Ders de, Hakikat-ı İhlas ve terk-i enaniyet ve daima kendini
kusurlu bilmek ve hodfüruşluk etmemektir. Kendimizi değil,
Risale-i Nur'un Şahs-ı Manevîsini Ehl-i İmana gösteriyoruz. Bizler,
kusurumuzu görene ve bize bildirene -fakat Hakikat olmak şartıyla-
minnetdar oluyoruz, Allah razı olsun deriz. Boynumuzda bir akrep
bulunsa, ısırmadan atılsa, nasıl memnun oluruz; kusurumuzu, -
fakat garaz ve inad olmamak şartıyla ve bid'alara ve dalalete yardım
etmemek kaydı ile- kabul edip minnetdar oluyoruz.
* * *
Aziz Kardeşlerim!
ِ
ِ
ِ
ِ
Hazret-i Ali Radıyallahü Anh تجفْلا نم ىنمَا ىبُْكلا ةيلاْاب و
ۤ
ْ َ َ
ْ
َ
َ
َ
ِّ
ٰ ْ
fıkrasında "Âyet-ül Kübra" yüzünden Şakirdleri bir musibete düşüp
ve onun Berekâtıyla Emniyet ve Selâmete çıkacaklarını kerametkârane
haber verdiği gibi, “Âyet-ül Kübra Risalesi” Nurlar içinde yüzer
matbu' nüshasıyla serbestiyet noktasında daha ziyade mevki alması
cihetiyle bu memlekete üç büyük yağmur Rahmetine birinci vesile
olduğu gibi; ben dünya halini bilmiyorum, fakat eskiden beri
boğazımızı sıkan ve daima bizi istila etmeye fırsat bekleyen ve dehşetli
kuvvet alan ve taraftarlar bulan ve bizi istinadsız zannıyla fırsat
bekleyenin istilasından ve esaretinden “Âyet-ül Kübra” ve
arkadaşlarının