Page 51 - Risale-i Nur - Emirdağ Lâhikası
P. 51

EMİRDAĞ  LÂHİKASI-I                                                                                         53


                  Bizim  Nurs  köyümüz  ise;  hem  eski  Talebelerim,  hem
           hemşehrilerim  biliyorlar  ki;  bizim  köyümüz,  fevkalâde  gösteriş  ve
           cesarette ileri göstermek için temeddühü çok severdiler, güya büyük bir
           memleketi fetheder gibi kahramanane bir tavır almak istiyordular. Ben
           hem kendime, hem onlara çok hayret ederdim. Şimdi hakikî bir ihtar ile
           bildim  ki:  O  masum  Nurslu  insanlar,  Nurs  Karyesi  Risale-i  Nur'un
           Nuruyla  büyük  bir  iftihar  kazanacak;  o  vilayetin,  nahiyenin  ismini
           işitmeyen, Nurs Köyü'nü ehemmiyetle tanıyacak diye bir Hiss-i Kabl-el
           Vuku' ile o Nimet-i İlahiyeye karşı teşekkürlerini temeddüh suretinde
           göstermişler.

                  Hem  o  nahiyemiz  olan  Hizan  Kazası'na  tâbi'  Isparta'da,
           birdenbire  meşhur  “Seyda”  namında  “Şeyh  Abdurrahman-ı  Tagî”
           Himmetiyle  o  kadar  çok  Talebeler  ve  Hocalar  ve  Âlimler  çıktılar  ki,
           bütün Kürdistan onlar ile iftihar eder bir şekil aldığı zaman, içlerinde
           münazara-i ilmiye ve pek büyük bir Himmetle ve pek geniş bir Daire-i
           İlim  ve  Tarîkat  içinde  öyle  bir  vaziyet  hissediyordum  ki,  güya  rûy-i
           zemini fethedecek bu Hocalardır. Eski meşhur Ülema ve Evliyalar ve
           Allâmeler ve Kutublar.. onların medar-ı bahsi oldukça ben de dokuz-on
           yaşında iken dinliyordum. Kalbime geliyordu ki; bu Talebeler, Âlimler
           İlimde, Dinde büyük bir Fütuhat yapmışlar gibi vaziyet alıyorlardı. Bir
           Talebenin  bir  parça  ziyade  zekâveti  olsa  idi,  büyük  bir  ehemmiyet
           verilirdi. Münazarada, bir mes'elede birisi galebe çalsa büyük bir iftihar
           alırdı.  Ben  de  hayret  ediyordum;  o  hissiyat  bende  de  vardı.  Hattâ
           Tarîkat  Şeyhleri  ve  dairelerinde  medar-ı  hayret  bir  müsabaka;  hem
           nahiye,  hem  kaza,  hem  vilayetimizde  vardı.  O  haletleri  başka
           memleketlerde o derece göremedim. Şimdi bir ihtar ile kat'î kanaatım
           geldi:  O  Talebe  arkadaşlarım,  o  Üstadlar  hükmünde  Hocalarım,  o
           Mürşidlerim, Evliya ve Şeyhlerim;  bir Hiss-i  Kabl-el  Vuku' ile Ruhu
           hissedip  Akıl  bilmeyerek  -ki  en  lüzumlu  bir  zamanda-  o  Talebeler
           içinde  ve  o  Hocaların  Şakirdleri  içinde  ve  o  Mürşidlerin  Müridleri
           içinde  parlak  bir  Nur  çıkacak,  Ehl-i  İmanın  imdadına  gelecek  diye  o
           istikbaldeki Nimet-i İlahiyeye gayet ağır ve acib şerait içinde ve hadsiz
           muarızların  karşısında  ve  bin  seneden  beri  kuvvet  bulan  dalaletin
           mukabilinde  ve  gayet  vehham  ve  garazkâr  düşmanlarımızın
           desiselerinin ihatasında ve iki dehşetli mahkemenin uzun tedkikatında
           Risale-i  Nur'un  bu  fevkalâde  galebesi  ve  hârikulâde  perde  altında
           tenviratı  ve  düşmanlarını  mecbur  edip  serbestiyetini  kazanması
           gösteriyor  ki;  o  mevkiine  lâyıktır  ki,  kabl-el  vuku'  İmam-ı  Ali
           Radıyallahü     Anhu      ve      Gavs - ı  A'zam      (Kuddise    Sırruhu)
   46   47   48   49   50   51   52   53   54   55   56