Page 113 - Risale-i Nur - Kastamonu Lahikası
P. 113
KASTAMONU LÂHİKASI 115
Isparta'daki Kardeşlerimize,
Latif bir rü'yanın, kadere aid bir mes'eleyi Şuhud derecesinde
bize kanaat verdiği gibi, o latif rü'yanın ciddî ikinci parçası, bizlere
manevî bir müjde ve beşaret verdiği cihetle, siz Kardeşlerimize beyan
ediyoruz. Şöyle ki:
İki gün evvel Üstadımız rü'yada görüyor ki: Ben yani Feyzi ile
beraber gezmeye çıkıyoruz. Giderken, birden ben Üstadıma
söylüyorum ki: Buradan ben ayının tesbihini toplayacağım. Üstadım
da bakıyor ki, beyaz ipler gibi dolaşmış birşey görüyor. Bu acib
güldürecek sözümden ve ayıya tesbih isnad etmek vaziyetimden çok
şiddetli gülerek uyanmış. Uyandıktan sonra da gülmüş. Akşama kadar
hiç görülmemiş bir tarzda, yirmi-otuz defa o hâdise-i nevmiyeyi
gülerek benimle mülatafe etti. Münasebet olmayan bazı şeyler ile tabire
çalıştıksa da, tabire münasebet tutmadı. Sonra ikinci gün, âdet-i
müstemirrede, kendi tecrübesiyle, Rü'ya-yı Sadıkanın kısmen aynı
günde, kısmen ikinci günün aynı saatinde bana benzeyen bir dost -ki,
rü'yada Üstadıma benim suretimde görünmüş- Üstadımızın yanına geldi
dedi ki: "Ayının yağını toplayanlardan alıp ve Müezzin ve Tesbih
yapan bir adamın tavsiyesiyle mühim bir adama, her sabah
hastalık için yutmasını nasıl görüyorsun?" Üstadımız da, rü'yada
güldüğü gibi aynen öyle gülmüş. Birden rü'ya hatırına gelip bu
acib ve aynı aynına tabiri kemal-i taaccüb ve hayretle karşılayıp,
ona demiş: "Sakın istimal etmesin."
Yirmisekizinci Mektub'un rü'yaya aid Birinci Risalesi'nin
Altıncı Nüktesi'nde; Rü'ya-yı Sadıka, Kader-i İlahînin herşeyi ihata
ettiğine bir hüccet-i katıa hükmünde. Üstadımız binler tecrübe ile
gördüğü gibi, aynen bu vakıa dahi bizlere Şuhud derecesinde kat'î isbat
etti ki; hâdisat, vücuda gelmeden evvel mukadderdir, malûmdur,
muayyendir. Kader-i İlahînin Mizanıyla geliyor diye, bu Rükn-ü
İmanîye bize gayet latif ve kat'î bir nümune oldu.
Hem aynı rü'yanın ikinci tabakasında Üstadımız görüyor ki;
Risale-i Nur'un heyetine bir ferman geliyor. Birden geldi, o Kudsî
Ferman Kur'an çıktı. Bunun tabiri, aynı günün aynı tecrübe saatinde,
Kur'an'ın Hizb-ül Ekber'i -ümid edilmediği bir vakitte, malûm Âsiye
Hanım'ın hanesinde etrafı tezyin edilen Hizb-ül Ekber'i -yüz senelik
bir güzel kab içinde, o kabın üstünde sırma ile padişahların