Page 187 - Risale-i Nur - Kastamonu Lahikası
P. 187

KASTAMONU LÂHİKASI                                                                                    189
                                           ِ
           ile  beraber  üçyüzaltı   ِي۪بم ِ ب اتكِ و  tenvinlerle  beraber  altıyüzotuzbir
                                          َ
                                             َ
                                  ٌ
                                     س
                                        ٌ
              ِ ِ للّا ِ  ِ  ِ ه ِ ب  يد ِ يُّ ۪ .  yüzüç.Yekûnü,  bin  üçyüz  altmışaltı.  Eğer  meddeler  ve
             ٰ
                     ْ َ
           okunmayan hemzeler sayılmazlarsa, bu seneki muharrem tarihine; yani
           bin üçyüz altmışiki'ye tamam Tevafuk eder. Eğer  ِي۪بم deki tenvinde
                                                             ٌ
                                                                س
           vakfedilse,  bin  üçyüz  onaltıdır  (1316)  ki;  hem  Risale-i  Nur'un
           mukaddematına, hem tenvin ile tekemmülüne ve Birinci Şua'da beyan
           edildiği gibi, çok Âyâtın ehemmiyetle gösterdikleri aynı meşhur tarihe
           Tevafuk eder.
                                           * * *


                   (EHEMMİYETLİ BİR HOCANIN ÜSTAD HAKKINDA
                    ZİYADE HÜSN-Ü ZANNINI TA'DİL ETMEK
             MÜNASEBETİYLE YAZILMIŞ, BELKİ SİZE DE FAİDESI
                             OLUR DİYE GÖNDERİLDİ.)


                                                  ِ
                                               ِ
                            ِ
                             ِ ۪هدمحب ِ ِ  ِ حِبيَُِّلااِ ٍ ِ  ِ ء َ شَِنمِناو ِِِِِِِِِِِ ِ ِ  ْ
                                                          ِ همسا ِ ب
                             ْ َ
                                                 ْ َ
                                 س َ س
                                             ْ
                                           ْ
                                   ِّ
                       ِ
                           ِ
                               ِ
                      ِ ِقئ ِ َٓ اقد ِتار ِ شاعِد ِ  ِ دع ِ بِهتاَكربِو ِ ِ ِ للّا ِةم ِ حرِوِمسكيَلع ِمَلاسل ِ َا
                         َ َ
                                                               س َّ
                                                  س َ
                                                     ْ َ َ ْ ْ َ
                                    َ َ س س َ َ
                                 َ
                              َ
                                                ٰ َ
                                        ِ ناضمر ِ ِ ِرهش ِ
                                                ْ َ
                                        َ َ َ َ

                  Aziz, Sadık, Muhterem Kardeşimiz Hoca Haşmet,
                  Senin,  Müceddid  hakkındaki  Mektubunu  hayretle  okuduk  ve
           Üstadımıza da söyledik. Üstadımız diyor ki:
                  Evet bu zaman hem İman ve Din için, hem hayat-ı içtimaiye
           ve Şeriat için, hem Hukuk-u Âmme ve siyaset-i İslâmiye için, gayet
           ehemmiyetli birer Müceddid ister. Fakat en ehemmiyetlisi, Hakaik-
           i İmaniyeyi muhafaza noktasında tecdid vazifesi, en mukaddes ve
           en  büyüğüdür.  Şeriat  ve  hayat-ı  içtimaiye  ve  siyasiye  daireleri  ona
           nisbeten    ikinci,    üçüncü,    dördüncü    derecede    kalıyor.
   182   183   184   185   186   187   188   189   190   191   192