Page 111 - Risale-i Nur - Tarihçe-i Hayat
P. 111

İLK  HAYATI                                                                                                                       113


           girmeyerek avcı hattında dolaşırdı. Avcı hattında en ileride atını sağa sola
           koştururken,  birden  hatırına  gelir  ve  Ruhuna  ilişir  ki:  "Şu  anda  Şehid
           olsam; bu vaziyetim, yâni en ilerde göze çarpan şu halim, sakın Mertebe-i
           Şehadetin bir esası olan İhlâsıma zarar vermesin, bir hodfüruşluk mânası
           olmasın"  diyerek,  birden  atını  döndürür  ve  arkadaşlarının  yanına  gelir.
           (Hâşiye).

               Avcı hattında dolaşırken, vücuduna dört gülle isabet etmiş, fakat geri
           çekilmemiş  ve  gönüllülerin  cesareti  kırılmaması  için  sipere  dahi
           girmemiştir. Hattâ bunu işiten vali Memduh Bey ve kumandan Kel Ali,
           "Aman geri çekilsin!" diye haber gönderdikleri zaman demiş:

               - Bu kâfirlerin güllesi beni öldürmeyecek...

               Hakikaten üç gülle, ölecek yerine isabet ettiği halde; biri hançerini,
           diğeri tütün tabakasını delip geçmiş ve kendisine bir zarar vermemiştir.

               Geceleyin  vali  ve  kumandan  Kel  Ali  ve  ahali  kurtulduktan,  gönül-
           lüler ve askerler çekildikten sonra; bir kısım Fedakâr Talebeleriyle Bitlis-
           'te bakiye kalan bir kısım biçareler için, kendilerini feda etmek fikriyle
           kaçmazlar.  Sabahleyin  düşmanın  bir  taburu  ile  müsademe  ederler,
           arkadaşlarının çoğu Şehid olur. Hattâ yeğeni ve Fedakâr bir Talebesi olan
           Ubeyd dahi kendi bedeline Şehit düştükten


                  ------------------
                  (Hâşiye):  İşte;  Muharebenin  şiddetli  anında,  hayat  -  memat  mes'elesi  vaktinde
           "Benim zâhiren Kahramanlık gibi görünen bu vaziyetim hakikî İhlâsa aykırı olmasın?" diye
           düşünmesi  Kemalât-ı  İnsaniyenin  bir  misâlidir,  denilebilir.  Meydan-ı  harbde,  düşman
           karşısında, gülleler içerisinde;  Talebelerine  cesaret  vermek için  en elzem bir  Kahramanlığı
           fiilen  göstermek  emeliyle  avcı  hattında  atını  sağa  sola  döndürürken,  bu  suretle  Cesaret-i
           İmaniye ve Şehamet-i İslâmiyeyi en âlâ bir derecede bir Kumandan mânasiyle ifa ederken,
           Ruhunda  ve  Niyetinde  en  âlî  ve  safî  bir  Mertebe-i  Kemâl  olan  Sırr-ı  İhlâsı  kaçırmamayı
           ehemmiyetle düşünmesi ve dikkat kesilmesi; onun zâhiren takdire şâyan Hizmet-i Diniyesi,
           Fedakârane Mücahedesi kadar, belki daha ziyade, Ruhunun Kemaline de delâlet eder.

                  İşte,  Molla  Said  bütün  hayatının  şehadetiyle  gerçi  beynel-İslâm  "Bediüzzaman",
           "Sahibüzzaman",  "Fahrüddeveran",  "Fatinülasır"  ünvanlariyle  yâdedilmiş;  fakat  bu  hiçbir
           zaman hakikatsız ve  bir sözden ibaret  değildir. Risale-i  Nur ile yaptığı  muazzam  Hizmet-i
           İmaniye  ve  Kur'aniyesi  ve  teşkil  ettiği  Hamiyet-i  Diniye  ile  serfiraz  milyonlar  Fedakâr
           Talebelerin kudsî Şahs-ı Manevîsi, bir Şâhid-i Sâdık ve bir Delil-i Katı'dır...
   106   107   108   109   110   111   112   113   114   115   116