Page 108 - Risale-i Nur - Tarihçe-i Hayat
P. 108

110                                                                                      BEDİÜZZAMAN   SAİD   NURSİ


              "Bir  şey  tamamiyle  elde  edilemediği  takdirde  tamamiyle
          terketmek caiz değildir" Kaidesine binaen, acz ve kusurumla bera-
          ber,  Kur'ânın  bazı  Hakikatleriyle,  Nazmındaki  İ’cazına  dair  bazı
          işaretleri  tek  başıma  kaydetmeye  başladım.  Fakat  Birinci  Harb-i
          Umumînin patlamasiyle; Erzurum'un, Pasinlerin dağlarına ve dere-
          lerine düştük. O kıyametlerde, o dağ ve tepelerde; fırsat buldukça,
          Kalbime gelenleri birbirine uymayan ibarelerle o dehşetli ve muhtelif
          hallerde  yazıyordum.  O  zamanlarda,  o  gibi  yerlerde  müracaat
          edilecek  Tefsirlerin,  Kitapların  bulunması  mümkün  olmadığından;
          yazdıklarım, yalnız Sünuhat-ı Kalbiyemden ibaret kaldı.

                                                            ر
              Şu  Sünuhatım  eğer  Tefsirlere  muvafık  ise ,     ٰ لَع رون;  şayet
                                                             و
                                                              ن
                                                              ُ
                                                                 َ ٌ ُ
          muhalif  cihetleri  varsa,  benim  kusurlarıma  atfedilebilir.  Evet,  tas-
          hihe muhtaç yerleri vardır; fakat, hatt-ı harbde büyük bir İhlâs ile
          Şehidler  arasında  yazılıp  giydirilen  o  yırtık  ibarelerin  tebdiline,
          Şehidlerin  kan  ve  elbiselerinin  tebdili  gibi,  cevaz  veremedim  ve
          Kalbim razı olmadı, şimdi de razı değildir. Çünkü, Hakikat-ı İhlâs
          ile  baktım,  tashih  yerini  bulamadım.  Demek,  Sünuhat-ı  Kur'âniye
          olduğundan  İ’caz-ı  Kur'âniye  onu  yanlışlardan  himaye  etmiş.
          Maahaza, kaleme aldığım şu "İşârâtül-İ'caz" adlı Eserimi, hakikî bir
          Tefsir  niyetiyle  yapmadım;  ancak  Ulema-yı  İslâmdaki  Ehl-i
          Tahkikin  takdirlerine  mazhar  olduğu takdirde,  uzak  bir  istikbalde
          yapılacak yüksek bir Tefsire bir örnek ve bir me'haz olmak üzere o
          zamanların İnsanlarına bir yadigâr maksadiyle yaptım."

                                            * * *

              O  Muharbede;  yirmi  Talebe  kadar  kıymettar  ve  "İşârât-ül-İ'caz"
          Tefsirinin Katibi olan Molla Habib, iran cephesinde kumandan Halil Paşa
          ile mühim bir Muhabere vazifesini temin ettikten sonra Vastan'da Şehid
          düşer.

              O Muharebeler esnasında, ermeni fedaileri bazı yerlerde çoluk çocu-
          ğu  kesiyorlardı.  Buna  karşı  ermenilerin  çocukları  da  bazan  öldürülü-
          yordu.  Bediüzzaman'ın  bulunduğu  nahiyeye  binlerle  ermeni  çocuğu
          toplanmıştı.  Molla  Said  askerlere:  "Bunlara  ilişmeyiniz!"  diye  emretti.
          Daha sonra bu ermeni çoluk çocuğunu serbest bıraktı; onlar da, rusların
          içerisindeki ailelerinin yanına döndüler. Bu hareket ermeniler için büyük
          bir  ibret  dersi  olup,  Müslümanların  Ahlâkına  hayran  kalmışlardı.  Bu
          hâdise üzerine, ruslar bizi istilâ
   103   104   105   106   107   108   109   110   111   112   113