Page 134 - Risale-i Nur - Tarihçe-i Hayat
P. 134
136 BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
hiç bir Kitabta emsali bulunmayan bir tarz-ı beyan ve ifade ile Hakikat-
ları isbat ediyorlar.
Dârülhikmette bulunduğu zamanlarda geçirdiği bir İnkılâb-
Ruhîyi, bilâhare neşrettiği bir Eserinde şöyle beyan ediyor:
ح
"Eski Said'in gafil kafasına müthiş tokatlar indi, ت ومْلَا kaziye-
ق
ْ َ ُ َ ٌّ
sini düşündü; kendini bataklık çamurunda gördü, meded istedi, bir yol
aradı, bir halâskâr taharri etti; gördü ki yollar muhtelif, tereddüdde kaldı.
Gavs-ı Âzam olan Şeyh-i Geylânî'nin (R.A.) "Fütûh-ül-Gayb" nâmındaki
Kitabiyle tefe'ül etti, tefe'ülde şu çıktı:
ِ
ِ
كبْلق ى وادي ابي بَط بُل ْطاف ة مْكحْلا ِراد َ ِ ف ت نَا
ً
َ َ
َ َ َ
ْ َ
َ ُ
ْ
Acibdir ki, o vakit ben, Darül-Hikmetil-İslâmiye azası idim. Güya
Ehl-i İslâmın yaralarını tedaviye çalışan bir Hekim idim; halbuki en
ziyade hasta ben idim. Hasta evvelâ kendine bakmalı sonra hastalara
bakabilir.
İşte, Hazret-i Şeyh bana der ki: "Sen kendin hastasın, kendine bir
tabib ara!" Ben dedim: "Sen tabibim ol!" Tuttum, kendimi Ona muhatab
addederek o Kitabı bana hitab ediyor gibi okudum. Fakat Kitabı çok
şiddetli idi, gururumu dehşetli kırıyordu, nefsimde şiddetli Ameliyat-ı
Cerrahiye yaptı; dayanamadım, yarısına kadar kendimi ona muhatap
ederek okudum, bitirmeye tahammülüm kalmadı. O Kitabı dolaba koy-
dum. Fakat sonra Ameliyat-ı Şifâkâraneden gelen acılar gitti, lezzet geldi.
O birinci Üstadımın Kitabını tamam okudum ve çok İstifade ettim. Ve
Onun Virdini ve Münacâtını dinledim, çok İstifaza ettim. Sonra, İmam-ı
Rabbanînin "Mektubat" Kitabını gördüm, elime aldım, halis bir tefe'ül
ederek açdım. Acaibdendir ki, bütün Mektubatında yalnız iki yerde
"Bediüzzaman" lâfzı var. O iki Mektub bana birden açıldı. Pederimin
ismi Mirza olduğundan, o mektupların başında; "Mirza Bediüzzamana
Mektup"
---------------------------------------------------------------------------------------
geniş ve her yerde yol açmış. Adeta, Musa Aleyhisselâmın Asası gibi nereye vurmuş, su
çıkarmış.
Hem; Risale-i Nur, Hükema ve Ulemanın mesleğinde gitmeyip, Kur'anın bir İ’caz-ı
Manevisiyle herşeyde bir Pencere-i Marifet açmış, bir senelik işi bir saatte görür gibi, Kur'ana
mahsus bir Sırrı anlamıştır ki, bu dehşetli zamanda hadsiz ehl-i inadın hücumlarına karşı
mağlûb olmayıp galebe etmiş..."