Page 154 - Risale-i Nur - Tarihçe-i Hayat
P. 154
156 BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
Evet, dünya İlim ve İrfan sahasına Türkiyeden bir Güneş doğmuştur.
Bu yeni doğan Güneş, bin üçyüz yıl evvel Âlem-i Beşeriyete doğmuş
olan Güneşin bir İn'ikâsıdır ve O Manevî Güneşin her asırda parlayan
Lem'alarından birisidir ve beklenilen Son Mucize-i Manevîsidir! Yalnız
maneviyat sahasında değil, zahiren ve maddeten dahi tesirini göster-
miştir.
Evet; Risale-i Nur, bütün dünya milletlerinin hayatlarını muhafaza ve
müdafaa için sarıldıkları ve güvendikleri atom ve emsâli bomba ve
silâhlarının fevkinde muazzam bir Tesire sahibdir! Bunun böyle
olduğunu, bir parça İlim ve Basiret Nazariyle Nur Risalelerine bakanlar
ve Risale-i Nur Müellifi Bediüzzaman Said Nursî'nin otuz senedenberi
Anadoludaki Hizmet-i İmaniyelerine dikkat edenler görür, anlar ve tasdik
ederler. Hakikata nüfuz eden Zatlar için Risale-i Nurun tulûundan bu
güne kadar geçen zaman içerisindeki yapılan Hizmetin neticeleri, nihayet
derecede muhteşem ve muazzamdır, milyarlar takdir ve tebrike lâyıkdır!
Evet; Risale-i Nur, İman-ı Tahkikîyi bu vatanda neşretmekle İmanı
kuvvetlendirip, bu memleketteki dinsizlik ve imansızlık, dalâlet ve
sefahete karşı mukabele ve müsbet bir tarzda mücadele ederek bunları
mağlûb etmiştir. Büyük ve küllî ve umumî Mücahede-i Diniyesinde
muzaffer olmuştur. Taife-i Mücahidîn olan Nur Talebeleri; a'zamî
Sadakat ve ittihaddan neş'et eden azîm, manevî, makbûl bir Sır ile
Rahmet-i İlâhiyyenin Celbine ve Teveccühüne vesile olmuştur. Bu İhlâslı
Taife-i Mücahidîn; küçük bir çekirdek gibi dar bir dairede iken, o
çekirdekte Âlemi istilâ edecek bir Şecere-i Tûbanın Mahiyeti bulunduğu
misillü, On dördüncü Asr-ı Muhammedîde (Aleyhissalâtü Vesselâm)
Kur'andan çıkan Risale-i Nurun Anadoluda tulû ve intişar etmesiyle,
neticede Neşv ü Nema ederek Âlem-i İslâm ve İnsaniyete kadar
genişlemiş ve daha da genişliyecektir!
İşte; Risale-i Nur, hem fevkalâde İhlâsı ve hem yalnız Tevhid ve
İman Akidelerinin Hizmetini esas meslek ittihaz ederek bir Kudsiyet
kazanması ve mahiyetinde bütün Hakaik-ı Kur'aniye ve İslâmiye mevcud
bulunarak her tarafı kaplıyacak bir Nur-u Hakikat olması dolayısiyle,
Rahmet-i İlâhiyye cânibinde bu Millet-i İslâmiyeyi, maddî-manevî
felâket ve helâket tehlikelerinden, bir Sedd-i Kur'anî ve Nûr-u İmanî
olarak muhafazaya vesile olmuştur.