Page 217 - Risale-i Nur - Tarihçe-i Hayat
P. 217

ESKİŞEHİR   HAYATI                                                                                                        219


           eden  Risale-i  Nur'un,  o  Tılsıma  aid  yüzer  mes'elelerinden,  bu  herkesin
           başına gelecek olan ecele ve kabre aid yalnız bu Sırr-ı İmana bakınız ki:

               Acaba; bu dünyanın bütün muazzam mesail-i siyasiyesi, ölüme ecel'e
           inanan bir adama daha büyük olabilir mi ki; bunu, ona alet etsin. Çünki;
           vakit  muayyen  olmadığından,  her  vakit  baş  kesebilen  ecel,  ya  idam-ı
           ebedîdir  veyahud  daha  güzel  bir  Âleme  gitmeye  terhis  tezkeresidir.
           Hiçbir vakit kapanmıyan kabir; ya hiçlik ve zulûmat-ı ebediye kuyusunun
           kapısıdır veyahud daha dâimî ve daha nuranî bâki bir dünyanın kapısıdır.

               İşte;  Risale-i  Nur,  Keşfiyat-ı  Kudsiye-i  Kur'aniyenin  Feyziyle,  iki
           kere  iki  dört  eder  derecesinde  katiyyetle  gösterir  ki,  eceli,  idam-ı
           ebediden terhis vesikasına; ve kabri, dipsiz, hiçlik kuyusundan müzeyyen
           bir bahçe kapısına çevirmeleri, şüphesiz, kat'î bir çaresi var. İşte bu çareyi
           bulmak için, bütün dünya saltanatı benim olsa bilâtereddüd feda ederim.
           Evet, hakikî Aklı başında olan feda eder...

               İşte efendiler, bu mes'ele gibi yüzer Mesail-i İmaniyeyi keşf ve izah
           eden Risale-i Nur'a, evrak-ı muzırra gibi, haşa yüzbin defa haşa! siyaset
           cereyanlarına  âlet  edilmiş  garazkâr  Kitablar  nazariyle  bakmak...  Hangi
           insaf  müsaade  eder,  hangi  Akıl  kabul  eder,  hangi  kanun  iktiza  eder?
           Acaba  istikbal  Nesl-i  Atisi  ve  hakikî  istikbal  olan  Âhiretin  Ehli  ve
           Hâkim-i Zülcelâli, bu suali, müsebbiblerinden sormayacaklar mı? Hem,
           bu  mübarek  vatanda  bu  fıtraten  dindar  millete  hükmedenler,  elbette
           dindarlığa tarafdar olması ve teşvik etmesi, vazife-i hâkimiyet cihetiyle
           lâzımdır. Hem madem; lâik cumhuriyet, prensibiyle bitarafane kalır ve o
           prensibiyle  dinsizlere  ilişmez;  elbette  dindarlara  dahi  bahaneler  ile
           ilişmemek gerektir.

               Salisen:  Bundan  on  iki  sene  evvel  Ankara  reisleri,  ingilizlere  karşı
           "Hutuvat-ı  Sitte"  namındaki  Mücahedatımı  takdir  edip,  beni  oraya
           istediler. Gittim. Gidişatları, benim ihtiyarlık hissiyatıma uygun gelmedi.

               - Bizimle çalış, dediler.

               Dedim:

               - Yeni Said öteki dünyaya çalışmak istiyor, sizinle çalışamaz; fakat
           size de ilişmez.
   212   213   214   215   216   217   218   219   220   221   222