Page 284 - Risale-i Nur - Tarihçe-i Hayat
P. 284

286                                                                                      BEDİÜZZAMAN   SAİD   NURSİ


          ekser  Hikmetleri,  Risale-i  Nur'da  dahi  cereyan  ediyor.  Bilhassa  ikinci
          Hikmeti, tam tamına vardır. O Hikmet şudur ki: Herkes her vakit Kur'an'a
          muhtaçtır. Fakat herkes her vakit bütün Kur'an'ı okumağa muktedir ola-
          maz.  Fakat  bir  Sûreye,  galiben  muktedir  olur.  Onun  için  en  mühim
          Makasıd-ı Kur'aniye, ekser uzun Surelerde dercedilerek, herbir Sure bir
          küçük  Kur'an  hükmüne  geçmiş.  Demek  hiç  kimseyi  mahrum  etmemek
          için, Haşir ve Tevhid ve Kıssa-i Musa gibi bazı maksadlar tekrar edilmiş.
          Aynı  ehemmiyetli  Hikmet  içindir  ki;  bazı  def'a  haberim  olmadan,
          ihtiyarım  ve  rızam  olmadığı  halde,  bazı  ince  Hakaik-ı  Îmaniye  ve
          kuvvetli hüccetleri, müteaddit Risalelerde tekrar edilmiş. Ben çok hayret
          ederdim: "Neden onlar bana unutturulmuş?" Sonra kat'î bir surette bildim
          ki,  herkes  bu  zamanda  Risale-i  Nur'a  muhtaçtır;  fakat  umumunu  elde
          edemez;  elde  etse  de,  tamam  okuyamaz,  fakat  küçük  bir  Risale-i  Nur
          hükmüne geçmiş bir Risale-i Câmiayı elde edebilir. Ve ekser vakitlerde,
          muhtaç  olduğu  mes'eleleri  ondan  okuyabilir  ve  gıda  gibi  her  zaman
          ihtiyaç tekerrür ettiği gibi, o da mütalâasını tekrar eder.

                                                                    Said Nursî

                                            * * *

                                                 ِ
                                                    ِ
                                        ه  ناحبس     همساب
                                       ُ
                                                  ْ
                                        َ َ ْ ُ

              Şefkat-ı İnsaniye, Merhamet-i Rabbaniye'nin bir Cilvesi olduğundan;
          elbette Rahmetin derecesinden aşmamak ve      م    عْل ا   َل  َ  ِ   ل ة   م   حر Zâtın Merte-

                                                   ي
                                                              ْ َ َ ً
                                                   َ
          be-i Şefkatinden taşmamak gerektir. Eğer aşsa ve taşsa, o Şefkat elbette
          Merhamet  ve  Şefkat  değildir;  belki  dalâlete  ve  ilhada  sirâyet  eden  bir
          maraz-ı  ruhî  ve  bir  sekam-ı  kalbîdir.  Meselâ:  Kâfir  ve  münafıkların
          Cehennem'de  yanmalarını  ve  azab  ve  Cihad  gibi  hâdiseleri  kendi
          Şefkatine  sığıştırmamak  ve  te'vile  sapmak,  Kur'an'ın  ve  Edyan-ı
          Semâviyenin bir kısm-ı azîmini inkâr ve tekzib olduğu gibi; bir zulm-ü
          azîm ve gayet derecede bir merhametsizliktir. Çünki, mâsum hayvanları
          parçalayan canavarlara himayetkârane Şefkat etmek, o biçare hayvanlara
          şedid  bir  gadr  ve  vahşî  bir  vicdansızlıktır.  Ve  binler  Müslümanların
          Hayat-ı Ebediyelerini mahveden ve yüzer Ehl-i Îmanı sû'-i âkıbetine ve
          müdhiş  günahlara  sevkeden  adamlara  şefkatkârane  tarafdar  olmak  ve
          merhametkârane  cezadan  kurtulmalarına  Dua  etmek;  elbette o mazlum
   279   280   281   282   283   284   285   286   287   288   289