Page 285 - Risale-i Nur - Tarihçe-i Hayat
P. 285
KASTAMONU HAYATI 287
Ehl-i Îmana dehşetli bir merhametsizliktir ve şenî bir gadirdir. Risale-i
Nur'da kat'iyetle isbat edilmiş ki; küfür ve dalâlet, Kâinata büyük bir
tahkir ve mevcudata bir zulm-ü azîmdir ve Rahmetin ref'ine ve âfâtın
nüzulüne vesiledir. Hattâ deniz dibinde balıklar, cânilerden şekva ederler
ki; "İstirahatımızın selbine sebeb oldular." diye Rivayet-i Sahiha vardır.
O halde, kâfirin ve münafığın azab çekmesine acıyıp Şefkat eden
adamlar, Şefkata lâyık hadsiz masumlara acımıyorlar.
* * *
Risale-i Nur, Hakaik-ı İslâmiyeye dair ihtiyaçlara kâfi geliyor; başka
eserlere ihtiyaç bırakmıyor. Kat'î ve çok tecrübelerle anlaşılmış ki: Îmanı
kurtarmak ve kuvvetlendirmek ve tahkikî yapmanın en kısa ve en kolayı,
Risale-i Nur'dadır. Evet, onbeş sene yerine onbeş haftada, Risale-i Nur o
yolu kestirir, Îman-ı Tahkikîye isal eder. Bu fakir Kardeşiniz, yirmi sene
evvel, kesret-i mütalâa ile, bazan bir günde bir cild Kitabı anlayarak
mütalâa ederken; yirmi seneye yakındır ki, Kur'an ve Kur'an'dan gelen
Risâle-i Nur bana kâfi geliyordu. Bir tek Kitaba muhtaç olmadım, başka
Kitabları da yanımda bulundurmadım. Risale-i Nur, çok mütenevvi'
Hakaika dair olduğu halde; Te'lifi zamanında yirmi senedenberi ben
muhtaç olmadım. Elbette siz, yirmi derece daha ziyade muhtaç olmamak
lâzım gelir. Hem mâdem ben sizlere kanaat ettim ve ediyorum, başkalara
bakmıyorum ve meşgul olmuyorum. Siz dahi, Risale-i Nur'a kanaat
etmeniz lâzımdır; belki bu zamanda elzemdir!..
* * *
Birinci Esas: Ehl-i Îmanın me'yusiyetine karşı, istikbâlde bir Nur var
diye müjde verdiğidir. Bir Hiss-i Kablelvuku' ile Risale-i Nur'un
istikbâlde, dehşetli bir zamanda, çok Ehl-i Îmanın Îmanlarını takviye edip
kurtarmasını hissedip, o adese ile hürriyet inkılâbındaki siyaset dairele-
rine bakmış; tâbirsiz, te'vilsiz tatbika çalışmış, siyaset ve kuvvet ve
kemmiyet noktasında zannetmiş; doğru hissetmiş, fakat tam doğru
diyememiş.
İkinci Esas: Eski Said, bazı siyasî İnsanlar ve hârika ediblerin
hissettikleri gibi, çok dehşetli bir istibdadı hissedip, ona (istibdada) karşı
cephe almışlardı. O Hiss-i Kablelvuku, tâbir ve te'vile muhtaç iken,
bilmiyerek; resmî, zaif ve ismî bir istibdat görüp, o siyasî